✳18.BÖLÜM✳

5.3K 485 56
                                    

Selamun aleyküüm. Nasılsınız bakalım. Bu ara fazlasıyla ve fazlasıyla yoğun biri olmama rağmen sizler için uzuunca bir bölüm yazıp geç olmadan getirdim.
İnşallah beğenerek ve bol kahkaha ile okursunuz. Görüşlerini beklemekteyim..

          
                          ********

O günden beri iki ay geçmişti. Huzeyfe ile tartıştıktan sonra orada bitmişti tüm konuşacaklarımız. Sonrası yoktu. Ertesi gün beni evime getirmişti ve gitmişti. Bitmişti..

Ruh gibi dolaşıyordum ortalarda. Doğama aykırı ama dümdüz bir kız olmuştum. Gülmüyordum en basiti.  Zorla konuşuyordum. İçime kapanmıştım tamamiyle.

Zeynep teyzelere de hiç gitmemiştim. Zeynep teyzeyi ne kadar özlesemde Huzeyfe'yi görebilme ihtimaline katlanamıyordum. Evden butiğe, butikten eve koşturuyordum hergün. Kendimi işe vermiştim. Kendimde de türlü değişikliklere gitmiştim. Azıcıl ucundan file verdiğim diyetimi tamamiyle bırakmıştım. Sabah, öğle, akşam çikilota yiyordum. Depresyona girmek bayanlar için çok zor evet. Saçşarımın ucundan kestirmiştim. Fazlasına her ne kadar depresyonda olsamda kıyamamıştım. Her gece çizim yapıp kafa dağıtıyordum.

Son iki gündür ise geç saate kadar butikte çalışıyordum Mine abla ile. Haftasonu kınası olacak gelinin elbisesini yetiştirmeye çalışıyorduk. Kız, son hafta gelip kapımıza dayanmıştı içime sinen elbiseyi bulamadım. Lütfen dikin diye. Duygu sömürüsü ile vicdanımıza oynamıştı. E dayanamamıştık Mine abla ile.

"Hafsa, yeni alınan fransız güpürlerini ne yaptın canım? "

Son bir saattir kaldırmadığım başımı dikiş makinesinden kaldırıp  Mine ablaya baltım. "Sağdaki dolaba koymuştum Mine abla."

Tam ayaklanmıştım ki çalan telefonumla masaya yöneldim. Annem arıyordu. Geldiğim günden beri ipleri oldukça sıkı tutuyordu. İşten geç geleceksem babamı yolluyordu peşime. Har saat başı arayıp kontrol ediyordu. Çok kızmıştı geldiğim gün. 'Genç uşaklı evde kalunur mu? Kafayu mu yedurtecesun sen bana? " diye bir dolu söylenmişti. Bir yere gitmeme de izin vermiyordu artık. Hoş gitmek isteyen de yok zati.

Babam ise Bahri amcayı sevip saydığı için onlara sonsuz güveniyordu. O kızmamıştı bana. Ama anam sağolsun babamın yerine de kızıyordu her defasında.

"Efendim anacum."

"Kaçta gelecesun ha buraya? "

"Sekiz gibi çıkarım anne. Babamı yollayacaksan yollama. Adam yazıktır birde peşime geliyor. " dedim sandalyeye otururken. Omzum ağrımaya başlamıştı. Sabahtan beri dikiş ile uğraşıyordum.

"Akşama seni istemeye gelecekler Hafsa."

Evet bende diyordum nerede kaldı.. Beni sümüklü Mert'e vermeye pek bir meraklıydı anacum. İki gün önce Türkiye'ye gelmişlerdi sümüklü Mert'ler. Annemi arayıp haber vermişlerdi. Beni hiç arayıp sormamış, mesaj bile atmamıştı sümüklü kod adlı Mert. Teklifinden sonra bir cevap vermemiştim. O zamanlar bir prensim vardı, gönlüm doluyken kabul edemezdim ama şimdi işler değişmişti.

Artık prensi olmayan, gönlü kırık dökük bir kızdım. Belki de Mert'i kabul etmeliydim. Ben yandım o yanmasın. O da platoniks grubunun bir üyesi sonuçta.

"İzin alır erken gelirim anne. Tamam mı? "

"Tamam kızım."

Kapanan telefona bir süre baktıktan sonra ayaklandım. Artık eski Hafsa olmalıydım. Sümüklü Mert belkide bundan sonra Prensim Mert olurdu..  Şans verecektim.

GÖNLÜMÜN EFENDİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin