8.PERDE

663 28 28
                                    


Bihter'le Can yalının tarihi, büyük giriş kapısını çaldıktan sonra bir süre bekledi. Bihter abisinin ona baktığının farkındaydı, hala ağlıyor mu diye kontrol ediyor olmalıydı. Vapurdan inmeden biraz önce ağlamayı kesmişti, bütün insanların onu ağlarken görmesini istemiyordu. Ayrıca ağlamaktan yorulmuştu da. Can bir süredir konuşmuyordu, Bihter de bundan son derece memnundu. Onunla daha fazla konuşmak istemiyordu. Zaten onunla gereğinden fazla konuşmuştu, ona Batuhan'a âşık olduğunu söylemişti. Bu aşkını herkese Batuhan'a bile itiraf edeceğini düşünürdü de Can'a söyleyeceği aklının ucundan bile geçmezdi...

Belki yarın abisine her şeyi söylediği için pişman olacaktı ama şimdilik onunla konuştuğu için ilginç bir şekilde memnundu. Hiç değilse artık Can buna göre davranabilirdi, hiç değilse Batuhan'ı eve daha az davet edebilirdi ya da onun yanındayken diğer kızlar hakkında konuşmazdı. Mesela Bihter yanlarındayken Batuhan'a Özge'yle öpüşmenin nasıl bir şey olduğunu anlattırmazdı. Ona Batuhan'a hiçbir şey söylememesini, bunun ikisinin arasında kalması gerektiğini söylememişti. Can'ın bunu kendi kendisine düşüneceğini varsaymıştı. Ne de olsa Bihter bunca zaman Batuhan'ı sevdiğini içinde saklamıştı, gidip de bunu Batuhan'a itiraf etmemişti. Can açıkça kardeşinin bunun hala gizli kalması gereken bir sır olduğunu düşündüğünü anlamış olmalıydı değil mi? Yine de kapı açılmadan önce abisine baktı."Konuştuklarımız aramızda tamam mı?"dedi ona boğuk bir sesle. Tuhaf bir şekilde Can kızın bütün söylediklerini büyük bir sakinlikle kabullenmişti, öyle aşırı tepkiler vermemişti. Bunda Bihter'in mahvolmuş bir vaziyette ağlamasının büyük bir payı olmalıydı, ne olursa olsun buna son derece memnundu.

Can ona bakıp gülümsedi."Tabi ki aramızda,"dedi. O anda kapı açıldı. Eşikte anneanneleri duruyordu. Üzerine rahat kıyafetler giymişti, her zaman sıkı bir şekilde topladığı saçları ise açıktı, biraz birbirine karışmış bir vaziyette yaşlı kadının omuzlarına dökülüyorlardı. Kapıyı açarken ki yüz ifadesi zaten şaşkındı, bu saatte hiç kimseyi beklemiyordu. Karşısında torunlarını görünce ise yüzündeki şaşkınlık daha hoş bir hale büründü, gelen davetsiz misafirlerinin torunları olması onu son derece neşelendirmişti.

İlk önce Can'a, ilk göz ağrısına baktı, sonra Bihter'e, kendi gençliğini gördüğü torununa baktı ve Bihter'in ağlamaktan şişmiş ve kızarmış gözlerini fark ettiğinde yüzündeki neşe endişeye dönüştü. Bir eliyle tuttuğu kapıyı ardına kadar açtı, dışarıya çocukların durduğu verandaya adım atarak genç kızın yüzünü ellerinin arasına aldı."Bihter ne oldu?"dedi endişeyle."Başına bir şey mi geldi? Her gün haberlerde görüyoruz, birisi sana bir şey mi yaptı?"Yaşlı kadın aklından bin bir türlü kötü şey geçirmeye başlamıştı, kim bilir başına ne geldiğini düşünüyordu.

"Yok, öyle sandığın gibi bir şey değil,"dedi Bihter ellerini kadının ince, kırışık ellerinin üzerine koyarak. Yaşlı kadın ilk önce ona inanmamış gibi gözüktü, şüpheyle Can'a baktı. Can da ona rahatlatıcı bir şekilde gülümseyince rahat bir nefes aldı. Hala endişeli ve üzgü görünüyordu ama hiç değilse birisinin torununu taciz ettiğini ya da torununa tecavüz ettiğini düşünmüyordu,yaşlı kadın son derece paranoyak bir yapıya sahipti.

Ellerini kızın yüzünden indirip de,"İçeri gelin,"dedi onlara."Ne olduğunu orada anlatın. Hava serin, hasta olacaksınız."

Hep beraber içeriye girdiler, geniş holü geçtikten sonra kemerli bir kapıya sahip salonun kapı eşiğinden geçtiler. Salon ve diğer bütün odalar İngiliz tarzı döşenmişti, sanki devasa bir English Home mağazasındaydılar. Koltuk takımının hepsi beyazdı, bir tane üçlü koltuk salondaki en büyük pencerenin önüne yerleştirilmişti. Koltuğun iki köşesine rengârenk çiçeklerle bezenmiş kare şeklinde iki yastık yerleştirilmişti. Koltuğun sağındaki duvarın ortasında bir şömine usulca yanıyordu, ilkbahar gelmesine rağmen havalar hala soğuktu, özellikle geceleri hava buz gibi oluyordu. Şöminenin yanında hasır bir odun sepetiyle bir tane maşa vardı. Şöminenin önüne arkası dönük tekli beyaz bir koltuk yerleştirilmişti. Eğer anneanneleri şöminenin karşısında bir şeyler içmek ya da okumak isterse bu koltuğu şömineye doğru çevirirdi. Koltuğun üzerindeki dağınık duran kırmızı battaniyeye bakılırsa yaşlı kadın şömine karşısındaki keyfini çoktan yapmıştı.

SAHNE ARKASI(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now