Bölüm 26: Ormanın Sesi

2.3K 246 23
                                    

  Her şey çok güzel ilerliyordu. Sehun, Luhan'ın onun için kurduğu salıncakta sallanıyordu. Luhan'da yiyecek bir şeyler hazırlıyodu. Sehun ona yardım etmeyi kesinlikle red etmişti. Hem bayadır salıncakta sallanmıyordu. Bu çok nostajik hissetiriyordu. Annesiyle küçükken gittiği parktaki kırmızı salıncağına benziyordu.

Beyaz saçlı adam, keyfi yerinde olan genç çocuğu izliyordu. O bu piknik işini daha farklı hayal etmişti. Sehun onun dizinine yatacaktı. Bu şekilde flörtleşeceklerdi. Gelin görün ki Sehun yine huysuzdu. Hoş gerçi Luhan için sorun değildi. Sehun'un bu çocuksu hali onun favorisiydi çünkü. Bayan Han'ın hazırladığı piknik sepetinden, kek çıkarıp, yeşil ekoseli örtüye bıraktı. Bunlar bir süre burada bekleyebilirdi. O, kendi kendine şarkı mırıldanan çocuğa doğru adımladı.

''İn salıncaktan hemen.''

Sehun, ne olduğunu şaşırmış şekilde, karşısında dikilen beyaz saçlı adama baktı.''Ha? Neden inecekmişim?'' Luhan ona baktı bir süre, gözleri kırmızıya çalarken, hırıltılı sesiyle konuştu. ''Sana inmeni söylüyorum çünkü.''

Sehun çok sinir olmuştu. Luhan şimdi durduk yere neye kızmıştı anlamamıştı. Yine de sesini çıkarmadan indi. Onu daha da sinirlendirip bu güzel günü mahvetmek istemiyordu. ''İyi al. Kendin sallan!''

Luhan sırıtıp, salıncağa kendi bindi. Daha önce hiç salıncağa binmemişti. ''Şeker kamışım beni sallasana!'' Dedi, ve Sehun'a sevimlice gülümsedi.

Sehun şok olmuş şekilde Luhan'a baktı. ''Yüzsüz! Kendin sallan be!'' Hızlı hızlı piknik örtüsüne doğru yürüdü. Bu nasıl işti yahu? Hem onu kaldırıyor bir de kendisini sallandırmak istiyordu. 'Pü yazıklar olsun!' Diye geçirdi aklından.

Kocaman adam salıncakta kendisi ise kös kös oturuyordu. Aman be piknik fikrini kim bulduysa tepesine kozalak düşsündü.

''Yah! Kafama kozalak düştü!''

Luhan'ın sesini duyan Sehun kafasını yukarıya kaldırdı. ''Tanrım beni sınıyorsun değil mi? Bak lütfen tüm bunların karşılığında annemin yanında bana cennetten bir yer ayır.'' Dedi.

O kendi kendi homurdanırken, bir an kendini havada buldu. ''Yah Luhan ne yapıyorsun?'' Beyaz saçlı adam onu kucağına almış salıncağa doğru yürüyordu. Ama Sehun'un tüm debelenmelerine ve bağrışlarına karşı koyup, onu salıncağın önünde yere bıraktı. Kendi tekrar yerleştikten sonra genç çocuğu kollarından çekti. ''Gel birlikte sallanalım.''

Sehun anında kıpkırmızı olurken ''Sapık! Hayatta olmaz! Sapık, sapık, sapıkHan!'' diyerek tepkisini belli etti. Kesinlikle Luhan'ın kucağına oturamazdı. Bu onu utançtan öldürebilirdi. Ama Luhan'ın başka planları vardı. Daha genç olan ne olduğunu anlamadan kendini tekrar Luhan'ın kolları arasın da buldu.

Luhan ayaklarıyla hızlanırken genç çocuğun kulağına fısıldadı. ''Sıkıca tutun bana. Düşmeni ve incinmeni istemeyiz değil mi?''

Sehun kaderine razı gelip onun dediğini yaptı. Kollarını yavaşça beyaz saçlı adamın boynuna doladı. Kalbi çok hızlı atıyordu. Çok utanıyordu ama aynı zamanda bu hissi çok sevmişti. Luhan'a yakın olmak çok iyi hissettiriyordu. Öte yandan beyaz saçlı vampir için işler gerçekten zordu. Burada Sehun'la yanlız ve bu kadar yakın olmak içinde bazı dürtülerin harekete geçmesine neden oluyordu. Sehun çok güzeldi. Burnuna gelen kokusu çok güzeldi. Sımsıcak teni çok güzeldi. Ama Luhan birden hatırladı Sehun henüz bir çocuktu. Böyle şeyler düşünemezdi. Normalde vampirlerin sapkın ve günahkar olması gerekiyordu. Günah onların doğasında vardı ama Luhan bir safkandı ve Sehun'u incitmekten çok korkuyordu.

Onun için hızla, gümbür gümbür atan kalbe bir zarar gelmesinden korkuyordu. Luhan daha önceden yaşamamıştı korku hissini. Bu da onun için yeniydi. Onu korumak istiyordu. Canını yakıp onu param parça etmek değil.

BLOODY SWORD / HANHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin