Bölüm 22: Merak?

2.3K 268 10
                                    

 Karşısında oturan adama ne demesi gerekirdi? Annesini cenazesine bile gelmemişti bu adam. Çok küçükken onları bir kenara fırlatıp gitmişti. Sehun hatırlıyordu da ondan önce de çok fazla uğramazdı eve. Annesi onu hep camın önünde beklerdi. Göz yaşları ondan izinsiz akardı. Anesi ağlardı, Sehun'da o ağladığı için ağlardı. Bir kez olsun sevgi göremediği bu adamla bir araya gelmek istemiyordu. Ama hayatın ne getireceği belli olmuyordu işte. 

 O harici her yere bakarken babası lafa giriş yaptı. ''Nasıl gidiyor peki? Annen yokken idare edebiliyor musun?'' Bunları o kadar rahat söyleyebilmesi, genç çocuğun öfkeyle dolup taşmasına neden olsa da sesini çıkarmadı. Sadece kafasını sallayıp, minyon tipli adamı onayladı. 

 ''Eve gittim ama orada yoktun.'' Bacak bacak üstüne atarken elindeki kahveyi yudumladı genç adam. ''Başka bir yerde mi kalıyorsun?'' Diye sordu. 

 Sehun derin bir nefes aldı. Elindeki Espresso soğumak üzereydi. Luhan için yeni bir tane alması gerekti. Bu adamla konuşmak tam bir vakit kaybıydı. ''Bir arkadaşımın yanında kalıyorum şimdilik.'' Nedense Luhan'ın yanında kaldığını söylemek istemedi. Babasına zerre güveni yoktu. 

 Suho oğluna baktı. Onu resimleri dışında on yıldır görmüyordu. Bu keyifli hissetmesine neden oldu. O gerçekten büyümüştü. O kadın, ona çok iyi bakmıştı. ''Yanında kaldığın arkadaşın nasıl biri peki?'' 

''Seni ilgilendirmiyor. İlgili baba numarası yapmayı kes! Bunca yıldır neredeysen yine orada kal ve benden uzak dur. Sen benim için hiç kimsesin.'' 

 Bu kadar konuşmak yeterliydi o adamla. Hiç bir derdi yok gibiydi. Annesi  ve kendisi bir çok zorlukla mücadele ederken o yoktu. Her zaman onu bekledi. Yanlarında olmasını ve tam bir aile gibi hissetmeyi ama bu adamın asla umurunda olmamıştı. Sadece vakit kaybıydı. Bu adamın söyledikleri ve yaptığı her şey vakit kaybından başka bir şey değildi.

 Cafeden hızla ayrılıp şirkete koştu. Ne zaman bir şeyler iyi gitmeye başlasa ardından mutlaka kötü bir şeyler oluyordu. Bundan da bıkmıştı. Tek derdi birazcık mutlu olmaktı. Ama olmuyordu. Ne yaparsa yapsın olduramıyordu. 

 Kendi odasına girdiğinde, masasında oturan bir Luhan vardı. Sehun içinden birde bununla uğraşacağı için göz devirdi. Azıcık yalnız kalıp kederlenecekti yahu. 

 Beyaz saçlı vampir gözleri dolmuş çocuğa baktı. Kahvesi geç kaldığı için ona mesaj atmıştı ama genç çocuk ise kendisine cevap vermeme cürretini göstermişti. Meraklanıp gelmişti ama Sehun'u gözleri dolu bir şekilde gördüğünde bir şeylerin ters gittiğini anlaması uzun sürmedi. 

 ''Neler oluyor?'' Otoriter sesiyle sordu. 

 Sehun, beyaz saçlı vampire anlatıp anlatmamakta kararsızdı. Onun tepkisini bilemiyordu. Yinede dürüst olacaktı. Zaten yapı olarak yalan söylemeyi beceremezdi.''Babamla karşılaştım.'' dedi ve ona dik bakışlar atan adamın gözlerinin içine baktı. ''Sen beni cafeye gönderdiğinde orada karşılaştık.''

Luhan yerinden kalkıp, bir çırpıda genç çocuğun yanına geldi. ''O adam sana dokundu mu? Her hangi bir yerine temasta bulundu mu?'' Gözleri tekrar koyu kırmızıya çalarken sordu. 

 Genç çocuk oldukça ürkmüştü ve ne yapacağını bilememişti. Sadece ''Sağ omzuma dokundu.'' diyebildi. 

 Beyaz saçlı vampir, onu belinden çekip, sağ omzunu kokladı. Çok net olmasa da Sehun'a ait olmayan başka bir kokuyu duyumsamıştı. ''Bir yere ayrılma. Seni Jongin eve bırakacak. Evden dışarı çıkma sakın. Gelince konuşacağımız bazı şeyler olacak.'' Diyerek, hızla küçük ofisten ayrıldı. O kadar hızlıydı ki Sehun onu gözleriyle takip edememişti. 

 Luhan'ın neden bu kadar panik yaptığını anlıyordu az çok. Çünkü babası olacak olan o adam, veliaht prense ait bir şeyi çalmıştı. Sehun tam olarak ne olduğunu bilmiyordu ama beyaz saçlı adam için çok değerli olduğunun bilincindeydi. Babasından utanıyordu. Bir hırsızın çocuğu olmaktansa, hiç babasının olmamasını dilerdi. O adam onun hayatında fazlalıktan başka bir şey değildi.

Jongin onu eve götürürken aklı hala Luhan'da idi. Acaba eve dönmüş müydü? Yada ne zaman dönerdi? Neden bu kadar çok o vampiri düşündüğünü bilmiyordu ama bu durum canını sıkıyordu. Beyaz saçlı adamla bir an evvel konuşmak istiyordu. Aradığı şeyin gerçekten babasında olup olmadığını merak ediyordu. Jongine biraz daha hızlı gitmek istediğini söyleyecekken, esmer olan bunu hissetmiş gibi kendiliğinden gaza yüklendi. 

 Sehun nedensizce, bu esmer adama kendini yakın hissediyordu. Oysa onunla konuşmuşlukları dahi yoktu pek fazla. Ama Jongin iyi bir kan emiciydi. Bunu hissediyordu. Kyungsoo'yla baş ederken ne kadar sabırlı davrandığına bir çok kez şahitlik etmişti. 

 Aklı biraz olsun Luhan'dan uzaklaştığı sırada çoktan evin önüne gelmiş olduklarını fark etti. Arabadan hızla inip büyük binaya doğru koşmaya başladı. Bu evin büyüklüğü onu her gördüğünde etkiliyordu. Bir türlü alışamıyordu. 

 Nihayet Bayan Han ona kapıyı açtığında ona Luhan'ın gelip gelmediğini sordu ama aldığı cevap olumsuzdu. Neler olup bittiğini beyaz saçlı adamın ne yaptığını ölesiye merak ediyordu. Bu yüzden salona oturup onu beklemeye karar verdi. 

 Yemekten sonra koltuğa oturdu ve telefonuyla oynamaya başladı. Birçok arkadaşı sosyal medya kullanıyordu. Bir göz atmasında sakınca yoktu sanırım. Luhan'ı beklerken vakit geçirmek için gayet iyi yöntemdi. 

 Saat çoktan ikiye gelirken, Sehun hala beyaz saçlı adamı bekliyordu. Kendi kendine inat etmişti. Onu görmeden uyumayacaktı. Ama gözleri kapanırken kendi kendine yenik düşmüştü sarı saçlı genç çocuk.

 Luhan bir çok yere sormuştu, Suho'yu ama elde ettiği sonuç bir hiçti.  O adamın bir planı olduğu barizdi.  Buna engel olmak istiyordu.  Olayların tam oratasında yine Sehun'un kalmasından ve ona zarar gelmesinden korkuyordu. 

 Sıkıntıyla iç çektikten sonra, eve girdi. Evdeki her kes çoktan uyumuş olmalıydı. Kimseyi uyandırmak istemiyordu bu yüzden sessizce kendi odasına itmek istedi. Lakin salondan gelen düzenli nefes sesleri dikkatini çekti. Hizmetlilerden kimse burada uyuyamazdı. Luhan bu tür şeylerden nefret ederdi. Zavallı insanlar bunun bilincindeydi. 

 Koltukta uyuyan genç çocuğu izledi. Burada uyuyamazdı.Üşürse hasta olabilirdi. Bu yüzden dikkat ederek onu kucağına aldı. Sehun bir şeyler mırıldanıp kafasını Luhan'ın sert göğsüne sürttü. Luhan bununla birlikte kendini kontrol etmekte zorlandı. Sehun çok tehlikeli şeyler yapıyordu. 

 Sehun'u yavaşça yatağa  bıraktı. Uyuyan çocuğun Yüzünü izledi birazcık. Sehun bir şeyler mırıldanıp, arkasını döndüğünde Luhan gözlerini iri iri açtı. "Hey seni serseri velet bana arkanı dönecek cesaretin var demek!"

Kendi kendine konuştuktan sonra uyuyan gencin saçlarına bir öpücük kondurdu. Neden yaptığını bilmiyordu. Neden onu öpmek istediğini bilmiyordu. Sadece Sehun çok güzel kokuyordu. "İyi geceler." Dedikten sonra yataktan uzaklaştı.

Yapması gereken işler vardı. İlk olaraktan kendi odasına gidip üstünü değiştirdi. Siyahlara bürünürken, telefonunu çıkardı. "Jongin, o herif ortaya çıktı. Eski evin mahzenine gel hemen." Telefonda otoriter sesiyle konuştuktan sonra evden ayrıldı.

Sehun o sabah, Luhan'ı kahvaltı masasında görmedi. Devam eden bir kaç sabah olduğu gibi.

Beyaz saçlı olan yine kayıplara karışmıştı.

BLOODY SWORD / HANHUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin