yedi - "midnight decisions"

Start from the beginning
                                    

"Şükürler olsun." diyerek beni kendine çektiğinde kolları arasında şaşırıp kalmıştım. Min Yoongi sarıldığında daha az şaşırmıştım, Taehyung çok nadir sarılırdı. Ben sarılmaya çalıştığımda tuhaf tuhaf bakardı bana önceleri. Şimdi düşündüğümdeyse bunun nedenlerini sıralama imkanı bulabiliyordum.

Sevgi görmeyen biri sevgisini nasıl göstereceğini bilmezdi.

  Sıcacık kolları arasındayken hızlı nefesi ve gümbür gümbür atan kalbi endişesini belli ediyordu.

"Şimdi senden sakin olmanı istiyorum. Saat 3 yönünde eli silahlı 7 kişi var. 9 yönünde de 2 kişi. Geldiğin yönden seni takip ediyorlardı."

Kolları hala bana sarılıyken geri çekildim ve yorgun yüzüne baktım.

"Hangi cehennemdeydin?!" diye çıkışarak göğsüne hırsla yumruğumu geçirdim. Sesimi kontrol edebilmeme şaşırmıştım. Genelde sinirlenince kendimi kaybeder, sağa sola sesimi yükseltirdim.

"Yiyecek bir şeyler bulmak için çevreyi dolaşmaya çıkmıştım, olur da bulursam diye de çantamı da aldım ki daha çok taşıyabileyim. Ama döndüğümde sen gitmiştin, hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum."

Ben söylediklerini dinlemek için çaba verirken biri konuşmaya başladı.

"Ses yoğunluğu şu çalı üzerinde etkin."

Biz susup sesi dinlemeye başlayınca devam etti.

"Eğer lanet çalının arkasından çıkmazsan elimizdeki silahlarla her bir hücreni tarayacağız."

Taehyung'un kaşları çatılmıştı. Hala beni tek başıma zannediyorlardı. Göz göze geldiğimizde elim çantasına gitti.

"Kar masken nerede?!"

Çantasını işaret ederken bana boş boş bakıyordu.

"Tak şunu." dedim başından geçirerek. Sonra maskeden görünen gözlerine bakarak devam ettim.

"Senin yokluğunu hala fark etmemişler. Hala şansın var."

Daha yeni anlamış gibi gözleri büyürken başını iki yana sallamaya başladı.

"Hayır." dedi kararlı sesiyle. Karşı çıkacağını bildiğimden gözüme kestirdiğim bıçağını bacak kılıfından hızla çıkardım ve boynuna yasladım.

"Eğer vatan haini olarak anılırsan yaşamana asla izin vermezler."

Dişlerini sıktı ve inatla boğazını bıçağa yasladı. Derisi anında kızarmıştı.

"Beni o lanet yerde bırakıp geldiysen dediklerimi yapacaksın." dedim gözlerim dolduğu halde kararlı bakmaya çalışarak.

Bana ona acı çektiriyormuşum gibi baktı. Bakışlarını gökyüzüne çıkardıktan sonra bana tekrar endişeyle döndü.

"Peki ya sen ne olacaksın?!"

Omuz silktim. "Bana zarar veremezler. Blöf yapacağım, bana ihtiyaçları olduklarını zannedecekler. Güçlü olduğumu sen söylemiştin. Ben de gücümü keşfedeceğim."

Alt dudağını dişledi.

"Peki ya seni babama götürürlerse?"

Bakışlarımı kaçırdım.

"Onu da o zaman düşünürüm. Hem zaten her türlü gideceğim gibi görünüyor. En azından sen yaşıyor olursun ve bana yardım edersin."

Adamlar sabırsızdı. "Üçe kadar sayıyorum kaltak. Ya çıkarsın ya da içini dışına çıkarırız."

Histerik bir şekilde güldüm.

"Blöf yapıyorlar." dedi Tae de beni destekleyerek.

"Durun!" diye bağırdım ve Taehyung'un kar maskesini indirerek bıçağı boğazına dayadım.

Adamlardan gülüşme sesleri geldiğinde onu sürüklememe karşı koymayan Taehyung'u öne sürerek çalılıktan çıktım. Taehyung dizleri üstündeydi.

"Geri çekilin yoksa asker ölür!" dedim en tehditkar ses tonumla. Bakışlarımı şaşkın şaşkın bakan adamların olduğu yere kaldırdığımda gördüğüm manzara hesaplarımda yoktu.

Min Yoongi adamları askeri aracının önünde beyaz önlüğüyle durmuş bize bakıyordu. Önce kaşları çatıldı, sonraysa dudakları adımla kıpırdandı.

"Seo Ra? Ne halt ediyorsun?!"

***

Helö madırfakırs!!!

Hastayım, ölüyorum. Siz benim yerime de yaşayın. :*

crossfire | kim taehyung.Where stories live. Discover now