yedi - "midnight decisions"

En başından başla
                                    

Hışırtı olduğum yere doğru yaklaşmaya başlamışken ses çıkarmadan yanık kokan otların arasından sıyrıldım ve beton kalıntılarının tamamen yok olup doğanın kontrolü ele geçirdiği ağaç topluluğuna baktım. Oraya ulaşabilirsem saklanmak için bir şansım olurdu.

"Eğer çıkarsan canını yakmayacağıma söz veriyorum, küçük kız. Sonumun öldürdüğün asker gibi olmasını istemem. Güzelce enstitüye döneceğiz ve sen de Başkan'la randevuna gideceksin."

Söyledikleri karşısında bir an afalladım. Askeri benim öldürdüğümü sanıyorlardı. Bu da Taehyung'un ortalıktan kaybolduğunu fark etmedikleri anlamına geliyordu.

Ses bana paralel ilerlerken gözlerimi kapattım ve diz çöktüğüm bacaklarıma kramp girmemesi için dua ederek geriye sırtımın üzerine uzandım. Otlar üzerimi kapatıyordu ve asker üniforması doğada kamufle olmak için tasarlanmış gibiydi.

Adam olduğum tarafa gelip gözleriyle ileriyi tararken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Kırklarında bir adamdı. Çelimsiz duruyordu, dengesini bozmak için nasıl saldırabileceğimi düşündüm.

Çelimsiz boynu bir hedefti.

Bacaklarım altımda mahsur kalmışken elimde pek bir seçenek kalmasa da çaresiz değildim.

Ani bir hesaplamayla ellerimi geriden yere sabitleyerek bedenimi köprü pozisyonuna getirdim ve sağ bacağımı kaldırıp adamın ensesine indirerek boynunu sol bacağımla kıstırdım.

Adam şaşkın bir şekilde çırpınırken elindeki silahı fark ettim ve son anda kendimi geri çektim. Silah ateşlendiğinde iğneye benzer bir şey eğdiğim başımı sıyırdı ve kalın yapraklardan birine saplandı.

Saldırımla yere düşen adam hazırlıksız yakalandığı için sinirliydi.

"Seni kaltak." dedi yarım yamalak dişlerinin arasından. Gülümsedim ve elindeki silahı alıp tersiyle kafasına vurdum.

"Tekrar dene."

Çelimsiz kafasında açılan yara midemi bulandırmıştı. O anda acıkmış olduğumu fark ettim.

Adamın bayıldığını kontrol ettikten sonra hayvan avlarında kullanılan uyutucu iğnelere benzer silahı yanıma aldım, elimde açılan çalı yaralarını da temiz bir yaprakla sildim. Tekrar şelalenin döküldüğü yere gitmem gerekiyordu.

Bir günlük eğitimle yaptığım şeylere inanamıyordum. Bu, simülasyonda elime silah aldığımda hissettiğim şeyle aynıydı. Sanki bir şekilde bütün bu eğitimi almış gibiydim. Doğuştan bir şey olması delilik miydi?

Ağaç diplerine bıraktığım taşları takip ederek geri dönerken aynı zamanda yeni bir saldırgan için temkinliydim.

Doğanın seslerini bastıran nefes alıp verişim yiyecek bir şeyler arayan kuşların dikkatini dağıtıyor olacak ki yanından geçtiğim her ağaçtan en az iki tanesi havalanıyordu. İçimden bir küfür savurdum.

O sırada sol yanımdan gelen çalı hışırtısı o yöne doğru ani dönüşüme neden oldu. Vücudumu tam o yöne çevirmiştim ki önce ağzıma kapanan sonrasında belimi saran eller beni çalının içine çekti.

Tüm gücümle çığlık atmaya hazırlanıp çırpınırken ağzımdaki elin sahibinin nefesi kulağıma çarptı.

"Şşt, sakin ol. Benim."

Çırpınmayı bırakıp ağzıma kapattığı elini tutarak şükrettim. Taehyung geri dönmüştü.

Beni kendine çevirdi ve endişeli gözlerle berbat göründüğünü bildiğim yüzümü inceledi.

crossfire | kim taehyung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin