~ 'İstiyorum' ~

116K 3.1K 157
                                    


Dediğimi dinletmiş fakat bir yandan da yine trip atmaktan geri duramıyordum.
Adam resmen Paris'e gitmeme engel olmuştu ya!
Paris'e!
Her seferinde hain planlarının merkezinde olduğumu bilmek öfkeden kudurmama sebep oluyordu .
Sonra bir de etrafıma bakıyordum, ama burası da çok güzeldi!
Kiraladığımız kar giysileri sayesinde üşümüyordum. Yukarı doğru çıktıkça ayaklarımın altına serilen manzara karşısında nutkum tutuluyordu. Gelmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki , çok fazla özlemişim.

Bundan dolayı kendi içimde bir karara varmıştım. 'Geldiğin yerin keyfini çıkar , götürülmediğin yeri unutma !' kararı.
İllaki bir şekilde alırdım bunun intikamını.

'Kızağa binelim mi?' diye sordu Aren beni intikam planlarımdan uyandırarak. Teleferik dönmüş aşağı doğru iniyordu.
Şimdi böyle bakınca ne kadar da masum gözükmüştü. Yerimde başkası olsa demin düşündüklerimden utanabilirdi. Ama ben biliyordum artık.
Şu an oluşabilecek ne getireceğinden habersiz durumu en az hale getirmek için bile bile masum gözükmeye çalışıyordu. Aksi halde görüntüsü bu kadar sert bir adamın böyle görünmesine imkan yoktu.
Onu izliyor, tabiri caizse keşfediyordum.
Dün akşamdan beri beni hiç öfkelendirmeyişi, bana karşı romantik ve iyi yaklaşımı, hatta geçirdiğimiz hafta huyuma gitmesi hepsi bu güne , buraya hazırlık tı aslında. Eğer aramızda her zamanki ne benzer o ufak tartışmalardan biri yaşansaydı gerçekten de şu an burada yanında oturmuyor olurdum.
Tabiki saf ben tüm bu olan biteni yeni çözüyordum.
Zaten lügatım da vardı. Problemler de de hiç bir zaman iyi olmamıştım.

Kollarını belime dolayarak zaten küçük olan yerde iyice dibime girdi .
'Ha ne diyorsun?' diye sordu tatlı tatlı gamzelerini göz önüne sererek.
Sanki artık hayır diyebilir mişim gibi!

Adamın resmen içi de dışı da beni yakıyordu!

Etrafımızda tek başına kızakla kayanlara baktım. Evet nadir de olsa çift olarak kayanlar da vardı.
Nadir!
Sonra önümde duran tek bir tanecik kızağa baktım.
'Ben tek başıma bineceğim' dedim dudaklarımı büzüp inatçı çıkan sesimle .
Yaklaşık on dakikadır bu konuyu tartışıyorduk.

'Hayır ,binemezsin' diye cevapladı beni. Kollarını kavuşturmuş, karşımda zorbaca beni ikna etmeye çalışıyordu.

'Evet binebilirim' dedim kesin ses tonumla.

'Düşersin Mehir!'

'Hayır düşmem!' diyerek bende kollarımı kavuşturup tehditkâr bir şekilde ayağımı kar'a vurmaya başladım.

'Yani düşmeyeceğinden o kadar emin misin?'

Aslında çok da fazla emin değildim ama tek başıma binmek istiyordum işte. Bundan dolayı 'Evet' diye cevapladım.
Sanırım pes ediyordu.

'İyi o zaman düşersen bir söz istiyorum.'

'Önce sözü söyle' dedim işaret parmağımı ona doğrultarak. Bir daha kolay kolay tuzağına düşmeyecektim.

'Trip atmayı ve durmadan bana vuracakmışsın gibi  bakmayı bırakmanı istiyorum.'

Hala öyle mi bakıyordum ya?

Oysa ki ben daha yarım saat önceden canice planlarımı ertelemiştim zaten.
Gözlerden ertelemeyi atlamışım demek.

'Tamam' diye cevapladım rahatlıkla. Yanına bir kaç adım atıp kızağa oturdum.

Eliyle ipi tutup bana baktı. 'Her ne kadar işime yarayacak olsa da düşme tamam mı?'
Hevesle kafamı salladım. Her yer yumuşacık kar dı zaten ne olacak düşsem? Belki biraz yuvarlanırım o kadar.

KORWhere stories live. Discover now