40.Delilik

65.2K 2.4K 201
                                    

"Seni kaçırıyorum."

"Ne!" diyerek artık çıldırmanın eşiğinde büyük bir çığlık attım. "Sen deli misin?"
"Kafayı mı yedin?" "Olmaz!"

Hala dizinde oturuyordum , yaşadığım şaşkınlıktan ona vurmayı bırakmıştım. O da ellerimi bırakmıştı.

"Hemen evime gitmek istiyorum!" dedim tetdit edercesine kaldırdığım parmağımı savurarak. "Duydun mu beni ?" "Hemen!"

Bakışlarını benden çevirerek hiç duymamış gibi geçtiğimiz yolları izlemeye başladı. Bu şekilde umursamaz davranması öfkemi kontrol etmemi daha da zorlaştırıyordu.

"Beni senin yanında bırakırlar mı sanıyorsun?" "Eren hemen bulacak beni!" diye püskürdüm kızgınlığımı.

"Bulamayacak!" "Seni bırakmayacağım!"

"Kaçacağım!" dedim. Aklımdan yapabildiğim en hızlı ve saçma olmayan planı yaparken. Benzin almak için duracaklardı.
Yani umarım duracaklardır! Mantıken beni kaçırıyorsa yakın bir yere götürmeyeceğinden emindim. Oldukça uzak bir yere gidiyor olmalıydık.

"Belki rüyanda." diye yanıtladı beni aynı sürdürdüğü rahat tavrıyla. 

Sinirle gözlerinin içine bakıp dizlerinden indim ve ondan en uzağa arabanın diğer camına yapıştım. Planım kafama oturduğundan şimdi sankinleşmiştim. Sakinliğim onu şüphelendirmesin diye durmadan burnumdan soluyormuşcasına sesli nefes alıp veriyordum.

Bir süre sonra yoruldum. Kafamı cama yaslamış planımı her yönüyle tekrar tekrar kafamda geçirirken ayrıntıyı son anda fark ettim. İstanbul'u geçiyorduk. Beni il dışına götürüyordu!

Nasıl kaçacağım? Durduğum yerden eve dönmem saatlerimi alırdı. Çantam yoktu , cüzdanım yoktu! Birinden telefonunu kullanmayı istesem? Ya vermezse? Ya herhangi birini bulamazsam?

Ben tüm bunları , ne yapabileceğimi düşünürken durduk. Durduk!

İçimdeki paniğe engel olarak tepkisizce etrafımı izledim. Arenin dikkatini ayrıca üzerime çekmek istemiyordum. Benzin istasyonunda durmuştuk. Tam tahmin ettiğim gibi. Şafak aşaği indiğinde elim durmadan kapıyı yokluyordu. Hazırdım! Tam parmaklarım kolu sardığında sol koluma sarılan parmakları hissettim. Aren!

"Aklından bile geçirme Mehir!"

Elimi kapıdan çekip ona döndüm. Yalandan pes etmişcesine yüzüne bakarken kolumu hafifçe sıktığı eli gevşedi.

Hain bir sırıtış sergileyerek "Geçirdim bile!" dedim ve elimi hizaladığım kola atarak bedenimi hızla dışarı attım.

Henüz iki adım atabilmiştim ki büyük çığlığım eşliğinde üzerime devrildi. Yinede o ağzımı kapayamadan bağırmayı başardım. "İmdat!" "Yardım edin!"

Bedenimi yüz üstü düştüğüm pozisyondan kendisine döndürürken "Beni kaçırıyor!" diye bağırdım var olan tüm sesimle.

Belimden tutup vücudumu kendine kenetleyerek ayağa kalktı. Beni geri götürüyor!

"Yardım edin!" "Yardım edin!" diye kollarının arasında çıldırmış gibi kıvranırken kimsenin beni fark etmediğini düşündüm korkuyla. Bütün çabam boşa gidiyordu!

Tam kapı ucundayken bir yabancı ses işittim. "Siz iyi misiniz?" Cidden çok şanslıydım.

Kafamı sağa eğdiğimde gözlerim derhâl Arenin arkasında kalan iri şişman bir adama ait bedeni buldu.

"Hayır!" dedim hemen. Bedenime yapışık olan Arenin bedeni kasıldı.

"Yardım..." dedim ve cümlemi tamamlayamadan dudaklarıma örtünen çaresiz dudakları hissettim. Beni öpüyor!
Çok garipti ama beni öperken ne hissettiğini anlayabiliyordum. Çaresizlik!

KORWhere stories live. Discover now