"Hiç! Senin gibi harika ötesi kişiliği görmüyorlarsa senin ne suçun var canım?" beceriksizce taklitimi yaptıktan sonra

"Dalga geçmen bittiyse ben nöbetime gidiyorum küçük hanım! Seni yarın ben alırım. Öptüm." diyerek benim bir şey söylememe izin vermeden telefonu kapattı. Deli. Gülerek telefonu çantama koyduktan sonra ayağa kalktım. Biraz dinlenmek istiyordum. Ama önce Haydut'u halletmem gerekti. Bahçeden dolanarak mutfağa girdim. Ben bir şey demeden Haydut da arkamdan geliyordu zaten. Kaplarına suyla mama koyup tekrardan bahçeye çıktım. Yaptığımı anlamış olacak ki komşuları rahatsız edecek şekilde havlayarak etrafımda zıplamaya başlamıştı. Bu halleri bugün olanlara rağmen beni neşelendiriyordu. Eskimden kalan bir tek o kalmıştı çünkü. Ailemden sonra ki en değerlimdi. İyi ki de vardı. Neşelenmemi sağlıyordu.
Mamasını ve suyunu önüne koyduktan sonra çoktan ilgi odağından çıkmıştım. Böyle de satıcıyız işte. Son kez başını okşadıktan sonra eve geçtim tekrardan. Sabahki olanları kafamdan atmaya çalışıyordum. Düşünmeyecektim daha fazla. Olanlar oluyordu zaten. Kendimi düşüncelerimle boğmak istemiyordum. O yüzden hızlıca bir duş alıp Leyla'yı aradım. Beni bekliyormuş gibi hemen açmıştı telefonu.

"N'aber?"

"Sanırım iyiyim!" ben bile verdiğim cevabı anlamamıştım ya!

"Anlat bakalım neler konuştunuz? Sonuç ne? Anlaşabildiniz mi?" evet düşünmeme kararım buraya kadarmış demek ki. Ne yaparsam yapayım tekrar aynı duyguları hissetmekten kaçınamıyordum. Bugünü anlatırken tekrardan Ali'ye anlattığım gibi kötü olmuştum. Aklımın ucundan bir saniye olsun çıkmasa da o görüntüleri dile vurmak ya da ima etmek bana azap veriyordu. Yeterince uykularımı esir almış, benliğimi savurmaya çalıyordu zaten. Evet kendim bu işin içine bile bile giriyordum ama her adımında da acıyı baştan sarıp yaşıyordum sanki. Bu beni yoruyordu aslında. Onlarsız bir boşluğa düşmüştüm ve o boşlukta bilmediğim yerlere savrulup duruyordum. Belki katilleri bulursam biraz da olsun rahatlarım diye umuyorum. Sebebini bilmeden, kimin yaptığını bilmeden asla eskisi gibi olamayacağımı biliyordum çünkü. Her günüm huzursuz, her günüm daha da azap olacaktı. Katiller dışarı da dolaşırken ben sadece çaresizliklerle boğuşuyordum.

"Kısacası anlaştık yani. O benim istediğimi kabul etti bende onunkini." daha fazla konuşmaya devam edemediğim için kısaca anlatmıştım olayları. Genel itibariyle ne demek istediğimi anlamıştı zaten.

"Çok dikkatli ol Şuleciğim. Seni destekledim bu konuda, ki hala destekliyorum ama her zaman çok dikkatli ol. Mümkünse her yaptığınız araştırmayı, bütün kaydettiğiniz ilerlemeyi bana da anlatmanı istiyorum. Ne kadar sana yardım edecek kişi o olsa da bu işte hala birlikteyiz."

"Tamam merak etme sen. Zaten ona hala güvenmiyorum yanımda güvenebileceğim ve bana yol gösterecek birinin olması iyi olur." gülümsediğini hissettim.

"Öyleyse kendine iyi bak. Konuşuruz yine."

"Görüşürüz." telefonu kapattım. Derin bir sessizlik karşıladı sonra da beni. Bu kadardı işte. Hayatımda olan insanların doluluğu bu kadardı. Telefonla beş dakikadan öteye gitmiyordu artık yalnızlığım. Eve baktım. Her an bir yerden annem ya da babam çıkacakmış gibi hissediyordum. Çıkmayacaklarını adım gibi bilsem de düşüncesi kalbimi heyecanlatmaya yetiyordu işte.
Yalnızlığın içinde çığlık çığlığaydım şu anda. Beni benden başkası duymuyordu. Beni benden başkası görmüyordu.
Yalnızlığımın kalabalığında boğuluyordum.
Yalnızlığım gürültüsünde sağır oluyordum.
Yalnızlığımın ağırlığında eziliyordum.

DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN BOYUWhere stories live. Discover now