'Çünkü çok yakışıklısın.'

11.7K 646 82
                                    

O gün karşımda gördüğüm kişiyle şuan karşımda gördüğüm kişi OBEY'den başkası değildi.

Kafasını kaldırdığında yüzüne daha dikkatli baktım. Gerçekten oydu. Bütün yaz boyunca düşündüğüm çocuk şuan tam karşımda duruyordu.

'OBEY?' Diye mırıldandım. Ama çocuk ne dediğimi anlamadığı için bana boş boş bakmaya devam etti. 'Acaba oda beni tanıdımı?' Diye düşünürken arkamdan Demir İspanyolca bir şeyler söyleyerek OBEY'e sarıldı. Ardından annemin 'KIZIM' diye bağıran sesini duymamla kapıyla başbaşa kaldığımı ve içeri geçtiklerini anladım.

OBEY'le Demir yanyana oturmuş ispanyolca bir şey konuşuyorlardı. İçeri girdiğimde OBEY bana baktı ve ona baktığımı anlayınca bakışlarını kaçırıp Demir'e bir şeyler anlatmaya devam etti.

En son gördüğümden bu yana saç renginde gözle görülür bir değişim vardı. Ama onun dışında tatilden döndüğümüzden beri aklımdan çıkmadığı için tipi tam hatırladığım gibiydi.

Demir'le konuşmaları bitince bana dönerek 'Yo Adriano' dedi ve elini uzattı. Demir 'Bu Adriano' dedi. Demek bizim OBEY'in adı Adriano. Uzattığı eli sıktım ve Adriano'nun kurduğu cümleye dikkat ederek 'Yo Sıla' dedim.

Demir'e doğru mu söyledim diye bakınca kafasını salladı ve göz kırptı. 'How are you Adriona' diye sorarak tüm berbat ingilizce mi çocuğun önüne sermiş oldum. Ve sanırım bir yerde yanlış yaptım birden gülmeye başladı.

Tüm İspanyol aksanını -ve çekiciğini- katarak 'Adriano' dedi. Abi bir ad bir insanın kulağına bu kadar mı güzel gelir. Bir daha söylemesini istediğim için 'Hı?'deyip anlamadığımı belli ettim.

Ve gene o güzel İspanyol aksanı ile 'Adriano' dedi. Benimde söyleme mi işaret etti. 'Adriano' diyerek onu taklit ettim.

'Sıla su nombre?' Dedi ve hemen ardından Demir 'Adının Sıla olup olmadığını soruyor.' dedi. Okulda İspanyolca gördüğümüz için az çok ne dediğini anlayabiliyordum o yüzden 'Si Sıla' diyerek cevap verdim sorusuna.

Biraz kendisinden ve ailesinden bahsetti. Ve gerçekten Demir'in dediği gibi kafa çocuk olduğunu fark ettim.

Bir süre sonra konuşucak konu bulamadığımız için ortam sessizleşmişti sadece birbirimize bakıyorduk.

Adriano'nun yüzüne biraz daha dikkatli bakınca gerçekten çok yakışıklı olduğunu bir kez daha anladım.

Akşam'a kadar vakit geçmeyeceği için dışarı çıktık. 3 saat dolaştıktan sonra baya yorulmuştuk bu yüzden alış-veriş merkezlerinden birinin yemek katına çıktık.

Alış-veriş merkezine adım attığımız andan itibaren herkes uzaylı görmüş gibi Adriano'ya bakıyordu. Ki haklılarda çocuğun bakılmıyacak bir yanı yok. Diye düşünürken Adriano durdu ve koluna girmemi işaret etti. Önce biraz çekinsemde sonradan sadece arkadaşça diye düşünüp koluna girdim.

Niye herkes bana bakıyor diye sordu İngilizce. Dikkat etmesine şaşırmıştım hatta bu durumdan rahatsız gibi bir hali vardı. 'Çünkü çok yakışıklısın.' dedim gülerek bunu Türkçe söylediğim için anlamamıştı.

Durdu ve ne dediğimi söylememi bekler gibi baktı. Gerçeği söyleyemeyeceğim için 'ı don't know' dedim. İnanmadığını ve daha sonra hesaplaşacağımızı belli eden bakışlar attı.

Yemek katına çıktığımızda Demir 'Yemekler benden' dedi ve bizi bir iskerderciye götürdü. 'Harikasın Demir adam buraya taa nerelerden gelmiş senin çocuğu getirdiğin yere bak. Acılı adana mı yedirceksin çocuğa?' Dedim. 'Tabi kızım ne sandın hatta şalgam bile içircem ben kardeşime... ... Dimi kardeşim?' dedi ve Adriano'ya baktı. Ne dediğimizi anlamadığı için 'Si' yani evet deyip geçiştirdi. Demir zafer kazanmış gibi bir bakış attıktan sonra masaya oturdu ve garsonu çağırdı.

Garsona 'Bize 2 porsiyon 1.5 acılı Adana, 2 şalgam' dedi. 'Bende 1 porsiyon köfte ve cola alıyım' dedim gülümserek.

Siparişlerimiz gelince sabahtan beri bir şey yemediğimin farkına vardım ve yemeklere saldırdım. Adriano'ya göz ucuyla baktım. Kibar bir şekilde adana'yı kesmeye çalışıyordu.

Kısa bir süre sonra Demir İspanyolca bir şeyler söyledi ve Adriano'nun önünden tabağı aldı. Adanayı lavaş ekmeğin arasına koyup Adriano'ya uzattı.

Adriano'nun bir ısırık almasıyla mağara adamı gibi ses çıkartması bir oldu. Ona neden bu tarz sesler çıkartıyorsun gibisinden baktım. Ama o şalgamı kafaya dikmiş kana kana içiyordu. Doğruya adanalar acıydı ondan bu çocuk bu kadar yandı.

'Ben sana dedim dimi çocuğun ağzı yanar diye' dedim Demir'e bilmiş bir şekilde. 'Hayır hiç öyle bir şey söylemedin' dedi gülerek.

Tamam belki söylememiş olabilirim ama anlamalıydı. Daha fazla yiyemeyeceğini anladım. Ve tabakları değiştirdim. Adanadan bir ısırık aldığımda gerçekten acı olduğunu fark ettim.

Yemeği yedikten sonra taksiye bindik ve eve gittik. Kaldığımız siteye yabancı araçlar giremediği için site girişinin kapısında indik.

Nedenini anlayamadığım bir şekilde üçümüzde sarhoş gibi gülüyorduk. Aslında hareketlerimizde sarhoş gibiydi.

Bir anda ayağım kaydı. Tam yere düşecekken güçlü kollar beni tuttu ve düşmemi son anda engelledi.

Arkama baktığımda Adriano'nun beni tuttuğunu gördüm. İspanyolca teşekkür ettim. Oda karşılık olarak İspanyolca bir şeyler söyledi ama anlamadım.

Sonra bir anda ayaklarım yerden kesildi. O panikle gözlerimi kapattım. Ama bu sefer düşmemiştim. Ve havada tanıdığım bir erkek parfüm kokusu vardı. Gözlerimi açınca Adriano'nun beni kucağına aldığını fark ettim. Ve gülmeye başladım.

Tam Kaan'ların evinin yanından geçerken araba kapısı kapanma sesi duydum ve Kaan'ı görürüm diye baktım.

Ama keşke bakmasaydım. Ordaydı ve bana bakıyordu. Normalde bu duruma sevinirdim ama o kadar kötü bakıyordu ki yer yarılsada içine girsem diye düşündüm.

Yorum yapan ve okuyan herkese teşekkür ederim. Özellikle her bölümü düzenli olarak okuyan ve oy verenler var onları burdan kocamaan öpüyorum :D

Umarım bu bölümü beğenirsiniz . Yorumlarınızı bekliyorum... muldimedia OBEY <3

Team OBEY?

Team Kaan?

KOMŞU ÇOCUKWhere stories live. Discover now