Bölüm * 19 *

28.3K 2K 142
                                    

Selam kınalı kuzular hayırlı cumalarınız olsun 😘😘

Aslında haftada bir bölüm yazmayı planlıyordum bundan sonra ama fırsatı bulunca dayanamadım hemen yazdım bir iki satır 🙈🙈🙈

Keyifle okuyacağınız bir bölüm olmuştur inşaAllah...

Selam ve dua ile kalın 💕💕💕

❤️❤️❤️❤️❤️

Ertesi gün kahvaltıdan sonra okula gittim. Dersler oldukça sıkıcı geliyordu evde Hamza'mın olduğu düşüncesi kalbimi zorlarken. Ruhum farklı bir mekânda bedenim çok yanlış bir mekândaydı her zamanki gibi. Yeniden göreve gitmeden kocama doyamayacaktım ben bu gidişle. Ve sonraki gün de beni en çok zorlayan ve yoran aynı duyguydu. Muhtemelen her evden çıkışımda aynı sızı kaplayacaktı yüreğimi. Sabah marketteki işime giderken sıcak yatağımdan ayrılamayacak kadar vefalı bir kızım ben, kocamı nasıl bırakayım öylece evde de okula gideyim ama?

Köyden sabah dönen Osman amcadan emanet aldığımız arabanın içinde ilerlerken, radyodan gelen müzik sesi dışında bir ses çıkmıyordu. Sıcak, konforlu ve sakin bir yolculuk olmuştu kısa mesafeli yolculuğumuz.

Şehit arkadaşının ailesi ziyarete giderken usulca koluna girdim kınalımın. İkimiz de konuşmaktan çekiniyorduk yol boyunca. Ben kınalıma sokuluyordum sessizce, o da bana sıkıca sarılıyordu bir şey söylemeden. Sözsüz bir anlaşma yapmıştı sanki kalplerimiz. Konuşursak kırılıp döküleceğimizi ikimiz de biliyorduk. Ben ağlayacaktım belki, gözümün ucundaydı çünkü tüm hüzünlerim. O da içine akıtacaktı gözyaşlarını yine ve yarasına basacaktı acısını benden sakınarak.

Kapısına Türk bayrağı asılmış daireye geldiğimizde kalbim hızla çarpmaya başlamıştı. Hamza'nın elini iyice sıktım kararan gözlerimle dengede durabilmek için. Görmeyi beklediğim bir sahne vardı ve bunu sahneyi görme ihtimali beni ürkütüyordu. Gergindim çünkü bir şehit eşiyle tanışmak kalbimi daraltıyordu. Benim gerçeğim Hamza'nın şehit olacağı üzerine kurulmamıştı. Hamza'mın şuan güven veren o heybeti ile yanımda olmasıydı tüm gerçekliğim. Şimdi ötelediğim bütün acıları bir aynadan yansımamı izler gibi izleyecektim gerçek sancılar çekip içten içe kıvranarak.

Kapıyı yorgun ve soluk yüzlü bir kadın açtı. Bu kadını televizyondan izlediğim cenazede töreninden hatırlıyordum. Biraz daha yorgun ve renksiz görünüyordu sadece. Hamza kendini tanıtınca, kadın zoraki bir şekilde gülümseyerek karşıladı bizi. İçeri buyur etti. Hareketleri uykudan yeni kalkmış bir insanınki gibi ağır ve isteksizdi.

Ben elimdeki poşetleri kadına uzattım. Çocuklara birkaç kıyafet almıştık, bir de zarf koymuştuk içlerinde bir miktar para olan. Yolda gelirken de biraz abur cubur doldurmuştuk marketten. Çocuklar sever böyle şeyleri. Tabi alış veriş kısmı bana aitti her zaman ki gibi. Küçük oğlana kıyafet bakarken bebek kıyafetlerini görünce kalbim şöyle bir akmadı desem yalan olur. Minik minik patikler, tulumlar nasıl da sevimli görünüyordu. Neyse konumuz şimdi bu değil. Bunu sonra konuşuruz.

İçeri girdiğimizde küçük oğlan çocuğu Hamza'yı görünce önce çekinerek yaklaştı bize. Ürkek bir çocuğa benziyordu. Hamza kendini yumuşak bir dille tanıttı çocuğa. Ben dedi senin babanın arkadaşıydım. O zaman atladı çocuk Hamza'nın kucağına. Tabi annesinin yanağından yaşlar süzülmeye başladı çocuğun Hamza'ya babası ile ilgili sorduğu soruları duyunca.

" Ben çay doldurayım. Sıcak çayım var ocakta." Diyerek mutfağa kaçtı kadın. Ben de peşinden gittim hemen. Küçük çocuk babasını soruyordu durmadan Hamza'ya benim de burnumun direğinden başlayıp gözlerimin her bir milimi sızlıyordu bunca samimi ve saf soruyla.

YAĞMUR'UN SESİ Where stories live. Discover now