Bölüm * 2 *

40.6K 2.5K 335
                                    


Ben bu adamla evlenmeyi düşünüyordum yarım saattir çaresiz bir şekilde ama o ne düşünüyordu hiç bilmiyordum. Yani insan tanımadığı bir kızı korumak için de pencereden cümle âleme 'o benim namusum' diye ilan etmezdi ki canım! Bundan başka da bir emare yoktu benimle ilgili düşünceleri hakkında ipucu bulabileceğim. Hamza'yla evlenme planları yapıyordum ayaküstü. Şuan ki halimle yatak üstü de denebilirdi. Genç kız olmak böyle bir şeydi sanırım; âşık olmaya meyilli oluyordu insan. Hele ki sizi cani abinizden kurtaran bir kahramana âşık olmak hiç de zor değildi. Bunu şuan tecrübe ediyordum resmen.

Hamza odadan çıktıktan kısa bir süre sonra Gülsüm teyze girdi içeri. Tepsideki yiyecekleri silip süpürdüğümü görünce önce şaşırdı sonra memnuniyetle tebessüm etti. " Biraz sonra ailen gelecek kızım." Dedi hüzünlü bir sesle. Ve kanepenin köşesine oturdu. Ben artık kalkmam gerektiğini hissedip doğruldum yerimden ama eliyle beni durdurup " Kalkma kızım yat biraz daha. Dinlenmen lazım senin..." Dedi anlayışlı bir şekilde. Gülsüm teyze yumuşak huylu ve mahallede herkesle arası iyi olan bir kadındı. Annemin kavga etmediği kimse kalmamışken Gülsüm teyzenin arkasından kötü konuşan bir komşuyu hiç duymamıştım. Kocası ve oğluyla sessiz, sakin bir hayat yaşıyorlardı kimseye dert olmadan.

" Bizim oğlan." Dedi Gülsüm teyze acemi bir gülüşle " Onu hiç böyle görmemiştim." Sanki ağlayacakmış da sonradan gülmeye karar vermiş gibi kesik bir gülüşle bana baktı. " İlk defa bir kız için namusum dediğini duydum. Ve sana bakarken..." dedi ve yüzünü garip bir şekle soktu. Sanki düşünür gibi ya da söylemek istemiyormuş gibiydi. " gözlerinin ışıldadığını gördüm." Kafasını salladı. Gözleri nemlenmişti. " Belki ben yanılıyorumdur. Aileni biliyorum kızım sana karşı nasıl davrandıklarını da biliyorum. Ne yaptın da bu kadar kızdılar bilmiyorum ama pek sakin olmadıkları telefondaki konuşmalarından bile belli oluyordu. Sana gitme, bizimle kal diyemem bu bana düşmez ama gitmek istemezsen seni anlarım. Ve sana yardımcı olurum kızım." Dedi. Sesi bir tüy kadar hafif, bakışları saçlarımı okşar gibiydi. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ben annemle bile böyle bir konuşma yapmadım hiç. Duyduğum en güzel söz babamın bana 'Doktor kızım' diye seslenmesiydi bu hayatta.

" Teşekkür ederim." Dedim Gülsüm teyzeye. Sesim titremişti ama aldırmadım. O odadan çıkınca özgür bırakacaktım göz pınarlarımı ne de olsa. Ayağa kalktı ve yanaklarımı okşadı. " Sen iyi bir kızsın." Dedi anlayışla. Elleri sıcak ve yumuşaktı. Bakışları anlayış ve şifa vadediyordu. Kapı sesini duyana kadar gözlerimi kapadım; açarsam gözlerimden firar edecekti gözyaşım.

Biraz oyalanmak için odadaki dev ekran televizyonun sehpadaki kumandasını alıp kanalları gezemeye başladım. Böyle büyük televizyonda da insanların sivilcelerini bile görebiliyormuş insan. Bizim otuz beş ekran televizyonu izlerken gözlerimizi kısıyoruz ekrandakileri seçebilmek için. Şu televizyon sunucuları, mankenler falan ne kadar da çirkinmiş böyle. Kendimi bu ekranda görmek istemezdim kesinlikle. Aynadaki aksime bile zor tahammül eden biriyim ben. Elmacık kemiklerimdeki çillere gıcık olurum mesela. Gözlerimin mavisi suratımdan fırlayacak bir cam gibi parlar. Sanki yüzüme ait değilmiş de birinden ödünç almışım gibi durur. Burnum güzeldir bak ona lafım yok ama kombinasyon içinde tek başına, ayrıca güzel yani. Tabi hamdolsun Rabbim beni en güzel şekilde yaratmış eksiğim yok, kusurum yok ama öyle çekici, albenisi olan bir kız da değilim. Hele kızıl saçlarım iyi ki kapalıyım dedirten cinstendir. Kıvırcık, taranmayan kırmızı tüy yumağı gibidir. Kısacası filmlerdeki başrolün yanındaki sevimli kız tipindeyim. Allah'tan boyum posum yerinde. Öyle minyon tipli değilimdir yani. Bebekliğimden beri iştahlıymışım annem hep hayıflanır; bezlerini yıkardım lekeleri çıkmazdı diye. Öyle yermişim işte, bez yetişmezmiş bana. Ondan boyum da Şafak gibi bıdık kalmamış sanırım.

YAĞMUR'UN SESİ Where stories live. Discover now