49.Bölüm : Hiç Kimsesizlik.

576K 32.1K 16.9K
                                    


Merhaba^^ Kitap için gelen mükemmel yorumlarınız için çok çok teşekkür ederim öncelikle :') Instagram'da da burada da harika bir desteğiniz var hepsini tek tek okuyorum mesajlara da boş vakit buldukça cevap vermeye çalışıyorum. Şu an kitabı tamamlamaya çalıştığım için, bir yandan da okul hazırlığı yaptığım için çok yoğunum. Kapağıyla, görüntüsüyle, baştan sona düzenlenmiş haliyle güzel bir Karantina hazırlamaya çalışıyorum size. Birkaç kişi neden kitap oluyor daha çok erken demiş ama şöyle açıklayayım, şu an kitap sayfası olarak 600-700 küsür civarında arkadaşlar. Ve 2 yıldır beraberiz, iki yıldır okuyor yazıyoruz birlikte. Ben erken olduğunu düşünmüyorum, elimden geldiğince burada paylaşım yapmaya da devam edeceğim. Bu yüzden yanlış yaptığım bir şey olduğunu düşünmüyorum, sizi yarı yolda bırakıp gitmiyorum çünkü. Eğer Karantina'ya, en başından beri aile olduğumuzu düşündüğümüz gibi destek olursanız çok çok mutlu olurum, kitabın çıkış süreci henüz belli değil. Ama Tüyap'tan önce çıkmış olması için çabalıyoruz. Süreci hızlandırmak isterseniz indigokitap kullanıcı adıyla yayınevime mesaj, yorum yapabilirsiniz. İlginiz için desteğiniz için şimdiden çok teşekkür ederim. Yakın zamanda kitabın görünüşüyle ilgili düşüncelerinizi öğrenmek için burada olacağım, ve merak etmeyin yeni bölüm de tekrar gelecek :') İyi okumalar dilerim sizi çok seviyorum, görüşmek üzere^^ 



49.Bölüm : Hiç Kimsesizlik.

*Aç gözlerini, taşların bir bir yerine oturuyor...*


Onur'un sessizliği bir ölüm sessizliğinden çok bir doğum sessizliğini andırıyordu. Sanki ağlaması beklenen bir bebek doğmuş öylece susuyordu. Gözleri açık, nabzı yerinde, her şey yolunda. Oysa öyle büyük bir sessizlik var ki insanlar korkuyor... Bir bebek sessizliğinde, işte o kadar şaşırtıcı, işte o kadar korkutucu. Mutlu olacağını bekliyordum. Yaşadığı tüm o sanrıların, çektiği acıların bir anda geçip gideceğini umuyordum. Peki neden susuyor? Onur Zorlu, yıkılmış duvarım benim, aç gözlerini taşların bir bir yerine oturuyor... 



''Ben...'' diye bir ses geldi telefondan, ''ben... yapmadım!?'' Soru cümlesini bırakın doğru düzgün bir cümle bile kuramadı karamsar heyecanıyla. Gözümden bir damla yaş akarken güldüm.


''Sen yapmadın Onur. Ne oldu ne bitti öğreneceğiz. Sana söz veriyorum. Ama emin ol artık, sen yapmadın.''


''Ben suçsuzum.'' dedi inanamıyor gibi, ''Katil değilim...'' Başımı salladım,



''Suçsuzsun. Katil değilsin sen Onur!''



''Zeynep, gidiyoruz.'' İçeriden gelen Mert'in sesiyle başımı oraya doğru çevirdim,


''Şimdi çıkmamız lazım. Ben seni tekrar arayacağım. Kimseye hiçbir şey anlatma. Tamam mı?'' Öylesine şaşkındı ki cevap bile vermedi. Birkaç saniye telefonu öylece kulağımda tuttum. Kurduğum cümlenin saçmalığına odaklandım, ''Kimseye bir şey anlatma.'' Ne demesini bekliyordum, ''Tamam, tek kişilik hücremde kimseye bir şey anlatmam.'' demesini mi? Onur'dan ses çıkmayınca yutkundum.



''Görüşürüz Onur...'' dedim ağır ağır, umut dolu boğuk bir ses geldi telefondan.

Karantina SerisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin