41

358 10 0
                                    

Peki, haydi! Ölüme karşı cesaretlenelim, bu korkunç düşünceyi ellerimizin arasına alalım ve ona dikkatle bakalım. Kendisine ilişkin açıklama isteyelim ondan; bizden ne istediğini öğrenelim; bütün yönleriyle inceleyelim onu, gizemini çözelim ve mezara önceden bakalım. Bana öyle geliyor ki gözlerim kapanır kapanmaz, büyük bir aydınlık ve içinde ruhumun sonsuzca yuvarlanacağı ışık uçurumları göreceğim. Sanki, kendi varlığıyla aydınlanacak gökyüzü, yıldızlar gökyüzünde karanlık lekeler gibi duracaklar; yaşayanların gözlerinin, kül rengi kadife üzerinde altın pullar gibi gördükleri halleriyle değil, altın çarşaf üzerinde siyah noktalar olarak görünecekler. Ya da, zavallı benim, çeperleri karanlıklarla kaplı, karanlıkta kımıldayan şekiller görerek durmadan içine düşeceğim korkunç, derin bir çukur olacak bu belki de. Ya da ölümden sonra uyanınca, belki de, karanlığın içinde, düz ve nemli bir zemin üzerinde sürünürken ve dönen bir baş gibi çevremde dönerken bulacağım kendimi. Büyük bir rüzgâr beni itecek sanki; yuvarlanan öteki kelleler gelip çarpacak bana. Yer yer bataklıklar ve bilinmeyen, ılık bir sıvıdan dereler olacak; her şey kapkara olacak. Gözlerim yukarıya bakınca, kalın katmanları üst üste yığılmış bir karanlık gökyüzü ve uzakta, dipte, karanlıklardan da karanlık duman kemerleri görecekler yalnızca. Kendilerine yaklaşınca ateş kuşlarına dönüşen küçük kırmızı kıvılcımların gecenin içinde uçuştuklarını görecekler hatta. Ve bütün sonsuzluk işte böyle olacak. Belki de belirli günlerde, Grève Meydanı’nın ölüleri, karanlık kış gecelerinde kendilerine ait olan alanda toplanıyorlardır. Bu salgın ve kana bulanmış kalabalıkta ben de yerimi alacağım. Gökyüzünde ay olmayacak ve alçak sesle konuşulacak. Hep orada olacak Belediye Sarayı; çatlak cephesi, parçalanmış çatısı ve hepimize karşı acımasız davranmış olan saat kulesiyle... Meydanda bir şeytanın, bir celladın kellesini uçurduğu bir cehennem giyotini bulunacak; saat sabahın dördü olacak. Bu kez, bizler onun çevresinde toplanacağız. Bunun böyle olması olası. Ancak eğer o ölüler geri döneceklerse, hangi biçimde dönecekler geriye? Bedenleri eksik ve sakat mı olacak? Neyi seçecekler? Başlarını mı yoksa hayalet olan gövdelerini mi? Ölüm ruhumuzu ne hale getiriyor kim bilir? Onu ne hale sokuyor? Ondan aldığı ya da ona verdiği nedir? Onu nereye koyuyor? Etten gözler veriyor mu ona arada sırada, dünyaya bakması ve de ağlaması için? Ah! Bir rahip! Bunu bilen bir rahip! Bir rahip istiyorum ve öpmek için bir haç! Tanrım, hep aynı şey!

Bir İdam Mahkumunun Son GünüWhere stories live. Discover now