Ah! Kaçabilseydim, kırlarda nasıl da koşardım! Hayır, koşmamam gerekir. Dikkat çeker, insanları kuşkulandırabilir. Tam tersine yavaş yavaş yürümek gerek; başınız dimdik olacak ve şarkı mırıldanacaksınız. Kırmızı desenli, mavi renkli, eskimiş gömlek gibi şeyler giyeceksiniz üstünüze. Bunlar insanı iyi gizler. Nasıl olsa yöredeki bütün sebzeciler böyle giyinirler. Kolejdeyken, Arcueil dolaylarında arkadaşlarımla her perşembe kurbağa avlamaya gittiğim bir bataklığa yakın bir koru var. Akşama kadar orada saklanırdım. Akşam olunca, yoluma devam ederdim. Vincennes’a giderdim. Hayır, ırmak bana engel olurdu. O zaman Arpajon’a giderdim. Saint Germain yolundan gidip Havre’a varmak, sonra da İngiltere’ye giden bir gemiye binmek daha iyi olurdu. Ne fark eder! Longjumeau’ya varıyorum. Bir jandarma geçiyor, bana pasaportumu soruyor... Eyvah! Yakalandım! Ah! Mutsuz hayalperest, önce seni hapseden şu üç ayak kalınlığındaki duvarı yık! Ölüm! Ölüm! Düşünüyorum da, küçükken buraya, Bicêtre’e gelmiştim; büyük kuyuyu ve delileri görmeye!..
YOU ARE READING
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
RandomBu kitabın ortaya çıkış nedenini anlayabilmemiz için önümüzde iki seçenek var: Ya gerçekten sefil bir adamın son düşüncelerini yazmış olduğu sararmış, düzensiz bir kâğıt tomarı söz konusudur ya da bu adam; bir insana, sanatın yararına doğayı inceley...