9

667 46 81
                                    

  Rose'dan

  Ne yazacağımı bilemedim. Bu yüzden telefonu bıraktım ve aşağıya indim. 
Hugo bahçede masaları kuruyordu. Annem ve babam ise mutfakta yemek hazırlıyorlardı.

Bir anda nerden geldiği belli olmayan bir baykuş başımı teğet geçerek mutfağın camının önüne kondu. Baykuş oldukça tuhaf olmasına rağmen güzeldi.

Tüyleri yıldızsız bir gece gibi simsiyahtı. Pençeleri ise normalden farklı olarak gümüş grisiydi.

Baykuşun kimden mektup getirdiğini öğrenmek için içeriye girdim. Mutfağın kapısını açıp girmekten vazgeçip kapı deliğinden bakmaya başladım.

Yazardan: Aa Rose çok ayıp hiç yakıştıramadım snxjfj

Baykuş pencerenin önünde cama gagasıyla tıklarken  annemin elleri kurabiye hamuru yüzünden kirliydi.
Elinde asası ile tabakları yerleştirmeye çalışan babam,
" Ben bakarım hayatım." diyerek camı açtı. Baykuşun ayağından mektubu alıp baykuşun önüne biraz kraker koydu. Bir elinde asa öbür elinde mektup vardı.
 

Bir anda tabaklar yere düştü ardından da babam. Annem arkasına dönünce babamı yerde tabak kırıklarının içinde elindeki buruşmuş kağıt ile oturur buldu.
 
  Hemen koşarak yanına gitti ama babam elindeki kağıda boş gözlerle bakıyordu. Annem  babama seslensede  boş boş bakmaya devam etti. En son annem babamın omzundan tutup sarsarak,
"Ron kendine gel, ne oldu?" dedi.

Babam yavaşça kağıdı bırakıp anneme döndü, gözleri yaşlıydı.
"Sana inanmıyorum. Benden bir şeyler sakladığını biliyordum ama bu kadarını beklemiyordum."

Durdu, durdu, önce elindeki mektubu buruşturup yere attı. Ardından yerden kalkıp önündeki kırılmış tabağın parçasına hırsla tekme attı.
O sırada annem de yerdeki mektubu almış ve okuyordu. Bir anda titremeye başladı ve,
" Hayır bu doğru olamaz böyle bir şey olmuş olamaz." diyerek yere çöktü.

Babam acıyla güldü. Başını iki yana salladı.
"Olmuş bile Hermione." dedikten sonra sesini yükseltti ve,
"Neden aptal gibi, sanki yapan başka biriymiş gibi davranıyorsun?" diye annemin üzerine yürüdü.

Annem kağıdı sinirle bırakıp ayağa kalktı, babama döndü ve bir anda,
" MERLİN'İN APTAL DONU AŞKINA! NEDEN ÖYLE DAVRANDIĞIMI BİLMEK İSTER MİSİN RON?! DUR BEN SANA SÖYLEYEYİM!! HİÇ BİR ŞEY HATIRLAMIYORUM LANET OLASI HİÇ BİR ŞEY!!" dedikten sonra tekrar yere oturup ağlamaya başladı.

Hıçkırıklar arasında, " Ben asla öyle bir şey yapmam Ron. Ben kimseye ihanet etmem ve kuralları çiğnemem. Bir yanlışlık olmalı bu doğru olamaz."

Babam ilk başta psikopatça gülümserken bir anda kahkaha atmaya başladı ama bu kahkahaların neşeyle alakası yoktu. Daha çok nefretle gülüyordu. Kahkahaları bitince tükürürcesine,
" O dediğin yanlışlık on-

  Annem bir anda yerden kalkmıştı ve elinde asası vardı. Asası ile babamı hedef almıştı. Babam bir anda sesinin kesildiğini anlayınca elini boğazına götürdü. Annem babama Dilkilit büyüsü yapmıştı.

"SAKIN AMA SAKIN KIZIM HAKKINDA KÖTÜ ŞEYLER SÖYLEME!! İNAN BANA RONALD WEASLY SENİ DOĞDUĞUNA PİŞMAN EDERİM! " dedikten sonra asasını cebine koydu ve,
" Sakinleşinceye kadar benimle konuşma ve yanıma gelme! Ben gidiyorum. Rose ve Hugo'yu da yanımda götürüyorum." dedikten sonra kapıyı açtı ve benim elimden tutup odama çıkardı.

Gözleri yaşlı olmasına rağmen bana  içtenlikle gülümsedi ve,
"Tatlım hadi bakalım bavulunu Hogwarts'a gidecek gibi hazırla. Biraz tatile ihtiyacımız var. Daha sonra da eve hiç uğramadan direk Diegon Yolu'na geçer ardından da hoop Hogwarts. Tamam mı?"

Gözlerimden yaşlar akarken anneme dönüp,
"Anne neler oluyor? Neden babam öyle dedi? Neden sana bağırdı?!" diye sorduğumda annem bana sarıldı.

Onun da ağladığını fark ettiğimde annem kendi kendine mırıldanarak,
" İnan bana hiç bilmiyorum bebeğim. İnan bana hiç bilmiyorum..."

      
           
                 ~•~•~•~•~•~•~•~

O akşam annemin kullandığı arabada evden uzaklaşıyorduk Hugo öne annemin yanına oturmuştu.

  Hugo ve annem gülerek konuşuyorlardı. Ben ise arkada şarkı dinleyerek akıp giden yolu seyrediyordum.

Gözlerim kapanmaya başladığında aklımda tek bir düşünce vardı.
  Annem hayatımda tanıdığım en güçlü kadındı...

Selam! Oldukça hüzünlü ve kafa karıştırıcı bir bölümle karşınızdayım.

Hüzünlü olup olmadığından emin değilim. Sonuçta oldukça güçlü bir duygudan bahsediyoruz. Ama kafa karıştırıcı olduğuna dair eminim hem fikiriz jdjd.

Tüm yorumlarda aynı soru var:   
  "Ron neden Rose'u sevmiyor?"
Bunu ileriki bölümlerde öğreneceksiniz. Öğrendiğinizde şok olacağınıza eminim jdjd. (Çak bir beşlik Ecem jdjd)

Ayrıca bu bölümü okuduktan sonra 'bu ne biçim Ron? Gerçekte Ron böyle biri değil' diyenler olacak çünkü yazdıktan sonra ben de öyle dedim. Ama bi bilseniz, ah bi bilseniz...

Neyse bu bölümü @ecemnzzz' a ithaf ediyorum.

Yorum ve vote yapan herkese teşekkür ediyorum tekrar tekrar.
Ayrıca bölüm hakkındaki görüşlerinizi ve sorularınızı bekliyorum.

Herkeseee iyi akşamlarrr!

Secret Keeper    |   Romes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin