070117

1.1K 129 23
                                    

Jungkook'un telaşlı sesini duyduğumda buz kestim.

"Hyung," dedi ve koşuyor olduğunu anlamam için sık sık nefes alıp verdi. Söylediği diğer kelimeleri anlayabilmem için ona odaklanmam gerekiyordu ama kaslı bir kol beni belimden tutup kendine doğru çevirdi. Üstünde tişört namına hiçbir şey olmayan bir Park Jimin benimle aynı yataktaydı. Kollarımın arasında bana gülümsüyordu. Rüya görmemem imkansızdı. Yoksa gerçekten kanımı yerinden oynatan şeyi yapmış mıydık? Eğer her şey gerçekse neden hiçbir bok hatırlayamıyordum.

"Neler oluyor?" diyerek yüzümü ona döndüm. Bana bakışları, beni tutuşu ve gülümseyen dudakları o kadar hayal gibiydi ki şuan etimi kesseler hissetmeyebilirdim.

"Taehyung," dedi Jimin, o pamuk sesiyle. "hiçbir şey hatırlamadığın için korktuğunu biliyorum."

Hatırlamadığımı nereden biliyordu? Neden gerçek bir aptal gibi hissediyordum?

Odamın karanlık bir köşesine çekilip ciğerlerim kanayana kadar ağlamak istiyordum.

"Seni unutamadığımı ve büyük bir vicdan azabı çektiğimi söylemiştim, Taehyung." dedi ama sesi, parıldayan yüzüne karşın oldukça ifadesiz ve ciddi çıkıyordu. "Bir senedir doktorunla yakın derecede irtibattayım. Bana hastalığının pek rastlanmayan bir tür olduğunu söyledi. Özellikle hayatını benim üzerime kurduğunu düşündüğün için her şeyin bana bağlı olduğunu anlattı."

Tekrar o deli edici duyguyu hissediyordum. Tekrar aklımı kaçırıyordum. Tekrar aciz ve çaresiz olmak istemiyordum. Tekrar bir canavara dönüşmek istemiyordum.

Bir düşününce, güzel meleğim yanımda olursa şanslı bir canavar olurdum.

"Doktorunun dediğine göre," dedi Jimin'im, tüm samimiyetini sesine yansıtmaya başlamıştı ve beni daha da sıkıca sararak anlatmaya devam ediyordu. "seninle adrenalin oranı kalbin için fazla olan olayları yaşarsak bu anıları zihnin, akıl sağlığın için süzgeçten geçirip ağır hissettiklerini silecekmiş."

"Dün gece, hayatımızın en kutsal ve mükemmel gecesini yaşadık, Taehyung. Bunu hatırlamasan da sana temin ederim. Ellerinin değdiği her noktam alev aldı ve bundan kaçınılmaz derecede memnun kaldım. Kendini hatırlamak için zorlama, çünkü sana daha unutacağın birçok anı yaşatacağım."

"Ah, hayır!" diye bağırdım. "Bu lanet olası bir haksızlık. Seninle geçirdiğim her saniyeyi hatırlamak istiyorum."

Jimin derin bir of çekti ve doğrularak yatak başlığına yaslandı.

"Sana asıl olacak olan gerçeği söylemek istemiyordum ama bile bile boşluğa düşmene katlanamayacağım."

Jimin'in korkutucu kelimeleri tüylerimi diken diken ederken başımı göğsüne yasladım. Çoktan ağlamaya başlamıştım ama onun tek yaptığı saçlarımı sevmekti.

"Birbirimizle ne kadar çok zaman geçirirsek beni o kadar çok unutacaksın."

Kelimeleri, tüm derimi ateşe atılmışım gibi yaktı.

Kelimeleri, tenimi bir seri katilin kılıç darbeleri gibi yardı.

Kelimeleri, canımı çok acıttı.

"Ölsem de," dedim ve sırılsıklam yaptığım çıplak göğsüne daha çok gömüldüm. "seni unutamam, jimin'im."

"Şşş," dedi Jimin. "beni unutsan bile ben yanında olacağım." 

Yirmi iki yıllık hayatımda ilk defa tanrıya teşekkür ettim. Onu bana, tüm bu çektiğim zorluklara rağmen verdiği için.

Jimin göğsündeki ıslaklığa kıkırdayıp kafamı boynuna saklamamı sağladı. Orada saklanmak istedim. Orada, onun küçük ellerine tutunup büyük ve karanlık boşluğa düşmemek için sonsuza kadar saklanmak istedim.

-----
geçiş bölümü dediğin
ayrıca hikayenin bitmesine sayılı bölümler kaldı
haberiniz ola

lucky monster :: vminWhere stories live. Discover now