final

1.3K 109 89
                                    

"Sevgilim, şuanda seni göremiyorum. Neredesin?"

Büyük, eskilik bir fabrikadaki amaçsızca Jimin'i arayışım yarım saattir sonuç vermiyordu. Min Yoongi pisliği yalnızca burada olduklarını belirten bir mesaj atmıştı ama koskoca yerin ne tarafında olduklarını belirtmemişti. Ondan nefret ediyordum. Hele ki Jimin'imin yüzünde en küçük bir çizik görürsem Güney Kore üzerindeki tüm uyuşturucu şebekelerin belası olabilirdim.

"Hoşgeldin, Taehyung."

Min Yoongi'nin sağır edici derin sesini duyduğumda tüylerim diken diken oldu. Acilen Jimin'i görmeye ihtiyacım vardı.

"Hoş bulduğumu söyleyemem," dedim ve direkt konuya girdim. "Jimin nerede?"

"Seni ona götürmeye geldim," dedi ve alayla gülümsedi. "merak etme müessemizden çok memnun kaldı."

Yumruklarımı sıkarken dişlerimi gıcırdatıyordum. Min Yoongi ile birlikte odaların içinden bir bir geçerken derin nefesler alıp sakin kalmaya çalışıyordum. Ellerim titriyordu ama şeytanla dans etmeye devam ediyordum. Kafamdaki sorular zihnimi kemiriyordu ama ayakta kalmaya çalışıyordum.

"Tae," diye bir ses duyduğumda koşarak etrafa bakındım ve sevdiğimi kırık bir sandalyeye bağlanmış olarak gördüm.

Tanrım, şuracıkta ölebilirdim.

"Geldim, güzel meleğim."

Elindeki bağlı ipleri hızla çözerken çevremdeki yirmiden fazla yapılı adamın ve liderleri Yoongi'nin bizi izlediğini biliyordum. Jimin'in gitmesine izin verene kadar her şeyi yapmaya hazırdım ama ben oyunumu, meleğim gittikten sonra oynayacaktım.

"Jimin gidecek," dedim tüm kararlığım ile. "o güvende olduğunda hesaplaşacağız."

"Sana fikrini soran olmadı, Taehyung." dedi Min Yoongi pisliği ve arkasında hazırda bekleyen bir çocuğa işaret verip iplerden kurtardığım Jimin'i beni yere savurarak ellerimden aldı.

Güzel Jimin'im daha fazla acı çekmemeliydi. Buna dayanamazdım. Kalbim, bu durumu düzelteceğine yemin etmişti.

Jimin'in damarına giren minik iğneyi gördüğümde haykırarak onlara doğru koştum ama kollarımdan tutan iki adam beni duvara yapıştırdı. Karnıma, yüzüme ve bacaklarıma sayısızca tekme ve yumruk yerken gözlerimi açık tutmaya çalışarak uyuşturucu nakledilen sevgilime bakıyordum. Yüzünde affedilemez bir acı vardı.

Yüzünde melek olduğunu belirten bir masumluk vardı.

Onu kendi ellerimle şeytanlarımın içine çekmiştim.

Onu cehennemimde saklamaya çalışmıştım ama başaramamıştım.

Dudaklarımdan litrelerce kan dökülürken karşılık vermiyordum çünkü hak ettiğimi biliyordum. Onun güzel ve saf zihnini pislik bir maddeyle doldurmak zorunda kaldığı için kendimden nefret ediyordum. Öldürülmem gerekiyordu. Onun yaşadığı dünyada yaşamayı hak etmiyordum. Min Yoongi'nin gülen yüzünü gördüğümde ayağa kalkmaya çalıştım. Beni döven üç adam her ne kadar izin vermese de sürüklenerek onun yanına gitmiştim.

"Senden intikamımı alacağım." dedim tükürerek. Her tarafımdan kan ve irin süzülüyordu ama umrumda değildi. Buraya ruhum üzerine yemin etmeye gelmiştim.

"Ölmek için bana yalvaracaksın, Yoongi."

"Bunu adamlarım seni öldürmeden önce yaparsan, neden olmasın." dedi ve omuz silkti.

Kafama sert bir darbe daha alınca gözlerimdeki bulanıklığı kaybettim ve derin karanlığın esiri oldum.

~

lucky monster :: vminOù les histoires vivent. Découvrez maintenant