Ashton çocuklara da danışmamız gereken yerler olduğu için albüm konuşmasını kapattı ve bana okuduğu kitapta işaretlediği yerleri gösterdi. Kızımla ilgili çok kitap okumuştum ama fazla dikkat etmediğim kısımları işaretlemiş olan kişi Ashton'dı. "Eh.. Sana regl olduğunu söylemesini bekleyemeyiz. Bunu senin anlaman gerek koca adam."

Utançla elimi enseme götürüp kaşıdım. "On bir diye düşünüyorum. Çünkü olsaydı en azından dolabında bir şeyler bulurdum öyle değil mi?"

Ashton, başıyla beni onayladı. "O zamana kadar çaktırmadan ona bu konuları açmalısın. Zamanı geldiği anda ilk konuşacağı kişi sen olmalısın, internet ya da yabancı biri değil."

"Haklısın. Daisy, bu zamanlarda hep bana cehennemin dibine gitmemi söylerdi. Tabi hediye çikolatalarla dolu sepetini görünce gittiğim yerden geri dönmemi isterdi. Sonra yeniden gitmemi ve yeniden gelmemi isterdi.. Bu böyle bir döngü olarak dört gün boyunca devam ediyordu. Önceki bir hafta çile dönemini saymıyorum bile."

Ben iç çekip o günleri hatırlarken Ashton, kıkırdamaya devam ediyordu. "Hamile olduğu ilk dönemi hatırlıyorum da.." dedi. Hamile olduğunu da benden önce Luke'a söylemişti. Çünkü benim tepkimin ne olacağını kestirememişti. Karım çocuğumuzun cinsiyetini öğrenince bu defa da Ashton'a koşmuştu. Kim ona erkek çocuk istediğimi söylediyse bir kızımız olacağını duyunca Daisy bu yüzden çok üzülmüştü.

"Aşerme dönemi korkunçtu." dedim. O dönemlerde turnede benimle olduğu için isteklerini hemen yerine getirebiliyordum. Bu işler için her zaman beni yolluyordu. Görevlilerden biri almaya kalkıştığında yemiyordu. Çünkü çocuğumuzla ilgilenmezsem bu onu hissedermiş. Çocukların hepsi bunu onaylarken bana garip gelmişti. Ama şimdi çok mantıklı geliyordu. Daisy'nin karnına kulağımı koyup şarkı söylediğimde onun bunu hissettiğini anlamıştım. Belki o dönemlerde bu kadar ilgili olmasaydım Roxy bana bu kadar yakın olamazdı. Ayrıca Roxy'nin ilk tekmesini de hala hatırlıyordum.

"Onu özlüyorum Ash. Kızım gittikçe ona benziyor. Onu böyle görseydi eseriyle gurur duyabilirdi."

Ashton, kolunu omuzlarıma atıp "O, ikinizle de gurur duyuyor Mike."

Ona teşekkür ettiğimde kolunu geri çekip çimenlere uzandı. Eline kitabını aldıktan sonra göz ucuyla bana baktı. "Kızını kaldırma zamanı geldi. Sonra da stüdyoya gideriz."

Onu onaylayıp ayağa kalktım ve eve girdim. Üst kata çıkıp Roxy'nin odasına ilerledim. Odasının dağınık olmasından güne zorlu bir başlangıç yapacağımızı anlamıştım. Roxy, haftaya güzel başlayıp sona doğru enerjisini düşürüyordu. Haftanın son günleri onu yatağın içinden kucaklayarak kaldırmak zorunda kalıyordum. Yani az sonra olacağı gibi.

"Bebeğim kalkma zamanı."

Yerdeki eşyalara basmamaya çalışarak pencereye ilerledim ve perdeleri açtım. Dolaba gidip Roxy'e kıyafet seçerken yatağın içindeki görünmeyen kişiden mırıltılar yükselmeye başladı. Kendisini battaniyeyle kapatmıştı.

"Tanrım! Baba öleceğim kapa ışığı!"

Onun yatağına gidip "Sen bir vampir değilsin. Güneş seni öldürmez. Kalk bakalım." dedim. Ama o beni duymazdan gelip arkasını döndü ve yatağın diğer ucuna gitti.

Yatağa çıkıp onu bana doğru çevirdim. Üzerindeki pijamayı düzeltip kalkmasını söyledim. Bu defa da kolunu bana atıp "Birlikte uyuyalım. Okul o kadar önemli değil ki." dedi. Sanki bizim çocukların hepsi küçülüp kızımın içine girmiş gibi hissediyordum. Kızımı büyütürken çocuklardan uzak olmam gerekiyormuş. Bunu öğrenmek için çok geç kalmıştım.

My Little GirlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin