Durdurulmaz Güç

Zacznij od początku
                                    

" Kral saldırmaya geldiğinde, başardığınızı anlamıştım."

" Öfkesini sizden çıkarmamalıydı. Yaptığı hatayı göremeyecek kadar budala birisi." dedi nefretle.

" Yine de onu öldürtmeyeceğim. Emeklilik hayatını rahat yaşamalı."

" Sizin merhametinizi hak etmiyor."

" Yine de ölmesi gereken birisi var, General. Düşündüm ve taşındım. Kral'ın metresi Olysa ölmeli."

" Krallık için size katılıyorum. Tahtta kraliçe çocukları çıkmalı. Bir fahişenin piçi değil."

" Size çok teşekkür ederim. Hem yanımdasınız, hem de az önce hayatımı kurtardınız." dedim ve güldü.

" Yanınızdayım çünkü bu krallığa ömrümü adadım. Onun için en iyisi sizsiniz. Umarım beni hayal kırıklığına uğratmazsınız."

" Uğramayacaksınız. Bundan emin olun."

" Neyse, ekselansları. Ben gitmeliyim. Yanıma Valor'u da alacağım, Prens onu istedi."

" Lütfen, bugün burada olanları anlatmayın. Beni düşünerek üzülmesin ve hedefine odaklansın. Ben ona uygun dille anlatacağım."

" Peki." dedi ve gitti.

General'den sonra Tanith yanıma geldi. Endişeli görünüyordu. Anlaşılan korkunç bir görüntüye sahiptim.

Tanith " Korkunç görünüyorsun."

" Yaralı bir ceylan gibi mi ?" dedim gülerek.

" Yaralı bir ceylandan daha fazlasısın. Boynun mosmor kesilmiş. Hadi, sıcak bir banyo iyi gelecektir." Dedi ve beni kaldırdı.

Dediği gibi sıcak banyo iyi gelmişti. Sinirlerim yatışmıştı. Kendi odamın banyosu değildi. Zırh giymekten vazgeçmiştim. İlk önce siyah düz elbise giymiştim fakat fazla uzun değildi. Ayak bileklerime kadar geliyordu. Yine ayak bileklerime gelen uzun bir yelek giymiştim. Rengi ise asalet rengi olarak düşündüğüm, koyu moru tercih etmiştim. Üstünde desenler vardı. Belime de aynı desen mor kuşak bağlamıştım. Saçlarımı ise serbest bırakmıştım. Boynumdaki morluk, kıyafetlerle saklanıyordu ama azda olsa belli oluyordu. Tanith o bölgeye ilaç sürmüştü. Umarım kısa sürede geçerdi çünkü korkunç bir morluktu.

Kendimi hazır hissediyordum. Yanıma ok takımımı almıştım. Tanith ise benden daha çok savaşçı gözüküyordu. Belinde kılıcı, atkuyruğu saçları ile kabile savaşçılarına benziyordu. Ona göre bende kılıç almalıydım ama kendimi kılıç ile rahat hissedemiyordum. Ok bana göreydi. Tanith, askerlerimi özenle hazırlamıştı. Hepsi siyah giyinecekti ve hepsi kadındı. Benim askerlerimi belli eden bir peçe takacaklardı ve o peçenin ucunda dikenli bir çiçek olacaktı. Beni koruyacak ve benim adıma Kraliçe'nin yerlerini işgal edeceklerdi. Kraliçe'nin mührünü aldıktan sonra Kraliçe ben olacaktım.

Tanith ile beraber askerlerimi görmeye gittim. Tanith onları sarayın gizli yollarından birinde toplamıştı. Hepsi beni görünce diz çöküp, saygıyla başlarını eğmişlerdi. Bende onlara gülümsemiştim. Onlara nerelere gideceklerini ve neler yapacaklarını anlatmıştım. Ele geçirdikleri her yerin kapılarına beyaz ipek üzerine işlenmiş koyu kırmızı renkli dikenli bir çiçek asacaklardı. Gruplara tek tek bu kumaşlardan dağıtıldı. Hemen dağılmışlardı. Sadece 50 kişilik bir grup bizimle kalmıştı. Bu grupla beraber sessizce sarayın içine girdik. Zaman hızlı geçmişti. Büyük bir güne yaklaşmıştık.

Tanith elini yere koydu. Bir şeyler mırıldandıktan sonra gözlerini kapadı. Gözlerini açtığında yüzünde korkunç bir gülümseme vardı. Ayağa kalktı ve bana baktı.

Fırtına ÇiçeğiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz