Beklenmedik şekilde Kibum kendini Minho'nun üzerinden itti ve gözlerini Minho'ya dikti. Yüzünde gözyaşlarının izleri vardı kimisi yeni kimisi eski ve konuşmaya başladığında sesinden öfkesi belliydi.

"Kes şunu, Minho! Bırak bu kadar anlayışlı olmayı! Bunu hak etmiyorum ben. Kızgın olman lazımdı, beni azarlaman lazımdı. Kaç gündür haber vermeden nerelerde olduğumla ilgili canımı sıkmalıydın. Tanrı aşkına, sorular sormalıydın! Kavga etmeliydik, kahretsin!" dedi elini kolunu savurarak.

Minho gözlerinin içene baktı ve yavaşca başını salladı.
"Ne anlamı var, Kibum? Ne de olsa gün sonunda kaldığımız yerden devam edeceğiz neden kavga edip birbirimizi mutsuz ederek zaman harcayalım. Bitti, söylediğim gibi geri döndün ve benim önemsediğim tek şey bu."

Kırık bir gülümseme yerleşti Kibum'un yüzüne alay eder gibi bakıyordu gözleri. "Bu halde geri dönmeseydim eğer bu kadar harap olmuş görünmeseydim, böyle olmayacaktın. Bu kadar alttan almayacaktın. " dedi meydan okurcasına.

"Neden benimle kavga etmeye çalışıyorsun, Kibum?" Minho derin bir nefes alıp verdi elinden geldiğince kendini sakin tutmaya çalışıyordu.

"Doğru, Sana bağırmak istiyordum, geri döndüğünde bütün kızgınlığımı kusmak istiyordum ama bunun hakkında düşündüm ve biliyorum sen benden daha zor zamanlar geçiriyorsun. Sana bunu yapamam, Bummie. Yeterince probleme fazladan üzüntülere bizi zor duruma sokacak bir sürü şeye sebep oldum zaten. Benim için olmasaydı bütün bunlara katlanmazdın."

Kibum's gözleri büyüdü şaşkınlıktan, mantıksız bir şekilde Minho'nun her şeyi üstlenmesine kendini haksız göstermesine anlam veremiyordu. Parmağıyla kendi göğsünü dürtükledi konuşurken
"Bir sürü probleme neden olan benim burada! Sorumsuz, düşüncesiz ve çocuk gibi davranan benim. Kaçtım Minho, seni yalnız bıraktım. Ne tür bir erkek arkadaşım ben? " 

"Ne söylememi istediğini biliyorum, Kibum... ama söylemeyeceğim." dedi Minho konuşmaya başladığından beri ilk kez sesini yükselterek. Kibum'un kendisini korkunç biri gibi göstermeye çalışmasının altında yatan niyeti anlamıştı Minho ve Kibum'un elini yakalayıp kendi elleri arasına aldı ne sıkıca tutuyordu ne de gitmesine izin verecek gibi... "Eğer yalnız kaldığın zamanda bulduğun çözüm buysa hayal kırıklığına uğradığımı söylememem gerek. Tanıdığım Kim Kibum'dan çok daha iyisini beklerdim." dedi Minho eski sakinliğiyle.

"Nefret ediyorum, senden nefret ediyorum." dedi Kibum hızla elini Minho'nun tutuşundan kurtarıp ve göğsüne vurdu Minho'nun öfkeyle "Söyle!

"Hayır nefret etmiyorsun....ve bende söylemeyeceğim"

"Choi Minho!"

"Kibum, Senden ayrılmayacağım."

Minho'nun sesindeki ciddiyeti duyunca duraksadı Kibum. Yeniden konuşmaya başmadan önce alt dudağını ısırıp başını eğdi Minho'nun yüzüne bakarak söyleyemeyeceklerini söylemek için cesaret bulmaya çalıştı içinde bir yerlerde. 

"Ben gidiyorum o zaman, her zaman gidebilirim"

"Gitmeyeceksin." basitçe söyledi Minho hala oldukça sakindi. Parmağıyla Kibum'u işaret edip devam etti. "Hala buradasın. Ayrıca gitmek isteseydin en başında yolun buraya düşmezdi. "

Kibum inatla çenesini kaldırdı şu lanet olası gururu yok mu. "Şimdi gidiyorum."

"Hiç durma devam et."

Sessizlik.

Ve hiçbir hareket yoktu.

Nefes alış verişleri odadaki en gürültülü şey haline geldiğinde Minho Kibum'a bakmayı sürdürüyordu ve Kibum'un tek yaptığı da Minho'ya bakıp yaşların düşmesine izin vermemek için göz kırpmamaya çalışmaktı. Kibum için gözyaşlarını tutmak imkansızdı çünkü göz kırpmasa bile yaşlar özgürlüklerine kavuşup yanaklarından süzülmeye başladılar ve bu Minho'nun nihayet bakışmalardan vazgeçip nazikçe gözyalarını silmek için Kibum'a uzanmasına sebep oldu.

Kamera LensiWhere stories live. Discover now