a.8 Ocho

1.4K 66 3
                                    

Kendisini neredeyse bir aydır tanıyor olmama rağmen o sabah bir ilk gerçekleşti ve gözlerimi açar açmaz aklıma Neymar geldi.

Hala yataktan getirdiğim yorganım üzerimde, televizyon ve aspiratörün ışığı açık halde uyuyakalmıştım. Boğazım kurumuştu ve her nefes aldığımda dehşet acıyordu. Yine de birkaç dakika öyle kalıp mutfağımı izlemeye başladım. Kolum gevşekçe alnımın üzerinde, dizlerimden biri de yorgandan çıkmış, bükülerek koltuğa yaslanmıştı.

İçimdeki üzüntü durduk yere büyümeye başlamış ve kısa sürede göğsüme sığmaz hale gelmişti. Neymar'ı o kadar sinirli gördüğümü hatırlamıyordum daha önce. Bana kızgın olduğu belliydi ve sanki bir baş belasıymışım gibi beni arabasından kovmuştu.

Bu meseleyi neden uyanır uyanmaz aklımda çevirmeye başladığımı da bilmiyordum. Onun hakkında neden böyle çok düşündüğümü, aniden zihnimi fethedip geriye kalan her şeyi nasıl yerle bir edebildiğini anlayamıyordum. Bunu istemesem bile, ilk önce gözleriyle başlangıç fişeğini ateşleyen zihnim, sonra onu ve yaptıklarını düşünüyordu. Daha önce böyle bir şey yaşamadığım için korkuyordum ayrıca. Alışık değildim ve bana hiç olmayan şeyler başıma gelmeye başlıyordu. Bunun hoşlantı olmadığı kesindi. Hoşlanınca midenizde kelebekler uçuşur, sürekli onun hakkında tatlı hayaller kurar ve sırıtırdınız. Bu sefer öyle değildi. Bu hoşlantı olamazdı; bir kere mutlu değildim ki.

Koltuğumun üzerinde uzanır vaziyette biraz daha vakit öldürdüm. Neymar'a karşı hissettiğimin ne olduğunu bulmaya çalıştım ama cevabım, koca bir belirsizlikten başkası değildi. Aşık olamazdım, bu kesinlikle benim sonum olurdu. O yüzden o seçeneği düşünmemeye çalıştım. Daha önce bir sürü yakışıklı erkekle çıkmış, ama onlara aşık olmamıştım. İnsanı baştan aşağı sarsan o duyguyu asla tatmamıştım. Hem daha aşkın insana ne yaptığını bile bilmiyordum. "Belki de yaptığı tam olarak budur?" Beni korkutan iç sesimle birlikte gözlerim de büyüdü. "Belki hala aşık değilsin ama olmaya başlıyorsun Alé."

Benden izinsiz kafamın içinde dolaşan sesi susturmak için aceleyle yorganı üzerimden attım ve su içmek için tezgaha yürüdüm. Yüksek bir sesle aniden kulaklarımı tırmalayan alarmım çalmaya başladığında içtiğim su neredeyse boğazıma kaçıyordu. Alarmımdan önce kendi kendime uyandığımı fark etmemiştim.

Söylene söylene alarmımı kapattım ve hazırlanmaya başladım. Derslerim başlamadan doktora gitmem gerekiyordu. Bugün staj yoktu.

Üzerime basit bir kot ve kırmızı kazak geçirdim. Saçlarım için uğraşmaya mecalim olmadığından onları elimde şöyle bir tarayıp ensemde topladım ve yüzümün kenarındaki kısa tutamları atkuyruğumdan çıkardım. Aynanın karşısına geçtiğimde yorgunluktan ve hastalıktan berbat hale gelen yüzümü kapatmak için ne kadar ürün kullanmam gerektiğini az çok hesaplayabilmiştim.

Tekrar zombi değil de insan gibi görünebilmem biraz zaman almıştı. Sonunda hazır olduğuma karar verince midemin aldığı kadar bir şeyler yiyerek dışarı attım kendimi. Dün kullandığım deri ceketimi ve çantamı almıştım.

"Linda, yeter!" Marco elindeki kahveyi masaya koyduktan sonra kendine bir sandalye çekip oturdu. Linda'nın aile selfiesinde tam oturmak üzereyken çıkmıştı. Ben de huysuz bir şekilde ona doğru bakıyordum. Tek poz veren Beatriz'di. Carlos elini yanağına dayamış, önündeki kitaba odaklanmıştı.

"İyi be, aman!" diye çemkirdi Linda. Önüne dönerek çektiği tüm fotoğrafları incelemeye başladı.

"Biraz daha geç kalırsam ablam benim ağzıma sıçacak!" Beatriz birden telaşa kapılarak masanın üzerinde ona ait olan eşyaları toplamaya başladı. Ablasıyla birlikte kaldığı eve gidip iki saat sonra ödevini teslim etmek için tekrar burada olması gerekiyordu. Anlattığına göre unuttuğu araştırmayı ablası sabahtan beri yapıyordu ve sonunda Beatriz'in bugünkü derslerinin bittiğini çakmıştı. Hepimize veda edip bir gıcıklık yaparak gitmeden önce Carlos'un önündeki kitabı kapattı ve koşar adımlarla uzaklaştı.

in the night. neymarjrWhere stories live. Discover now