b.10 Diez

1.4K 61 12
                                    

Birkaç gün önce aklıma getirmeye bile korktuğum şey başıma gelmiş, fakat ufak bir ayrıntıyı gözden kaçırmıştım.

Normalde biri sizden özür diledikten sonra davranışlarına dikkat eder, düzeltmek için elinden geleni yapardı.

Fakat söz, aptal bir dengesizden başkası olmayan Neymar Junior'a gelince kanıtlanmış fizik kurallarının değişmezliğinden bile şüphe edebilirdiniz.

Bir köşeye çekilmiş, kaşe kabanıma sarılmış halde kahve içerken benim düşündüklerim kesinlikle bunlardı. Alberto karşımda vücudunun yavaş yavaş ısınmaya başlaması için kıpırdanırken bir yandan bana sorular soruyor, yüzümü güldürmeye çalışıyordu.

Fakat pek başarılı değildi.

Öğle yemeğinin son bulmasına yaklaşık beş dakika falan olmalıydı. Tüm takım çim sahada büyük bir daire oluşturmuş, ısınmak için birbirleriyle paslaşıyordu. Topu rastgele birbirlerine gönderirken arada el şakası yapıyor, yüksek sesle gülüyorlardı. Alberto birkaç dakika içinde ayrılmak zorundaydı.

"Hava biraz daha soğuyacak olursa bundan sonra kapalı bir yerde çalışabiliriz." dedi beklenti dolu gözleriyle bana bakarken. Gerçekten çok, çok yakışıklıydı. Belki Fernando'nun arkadaşlarından biriydi çünkü model olabilecek kadar iyi görüntüsünün başka açıklaması olamazdı.

"Bu Camp Nou'dan başka bir yere gideceğiniz anlamına mı geliyor?" diye sordum merakla.

"Evet. Bu her gün görüşemeyeceğimiz anlamına geliyor kırmızı burun." işaret ve orta parmaklarını burnumu sıkıştırmak için kullandığında cırtlak çıkmak zorunda kalan kahkahalarımdan birini atarak ondan uzaklaştım. Sorularımın altında yatan manaları her seferinde böyle açık etmemeliydim.

"Hey," dedi bana hayretle bakarken. "Üç gündür ilk defa gülüyorsun Alé!" bana takma adımla seslenebileceği kısıma dün geçmiştik. Adımın maalesef ki çok uzun olduğunu biliyordum ve yeni tanıştığım insanlara onu her seferinde uzun uzun söyletme işkencesine ben bile kıyamıyordum.

Bir kişi dışında.

Bana bunu söyleyerek ters etki yaratıp, günlerdir gülmeyişimin nedenini fark etmeden çağrıştırınca, yüzümün eski halini alması çok uzun sürmemişti. Sahayı onu bulmak için süzerken, daire olan takım arkadaşlarının yanına yeni gidiyor olduğunu görmüştüm. Soyunma odalarının olduğu kısımdan daha yeni çıkmış, eşofmanının ipini bağlayarak yürüyordu.

"Alessandra!" teyzemin beni çağıran sesini duyduğumda aniden o yana döndüm. Benimle birlikte Neymar da ona dönmüş, sonra beni görmüş ve gözleri Alberto'nun üzerinde ifadesizce gezinmişti.

Teyzem soyunma odalarının oradan gelmem için bana el ediyordu.

"Şey, görüşürüz." dedim Alberto'ya dönüp. Elimdeki boş kahve bardağını hemen yanımdaki çöp kovasına yolladım. Tam gitmek için yeltenecekken kolumdan kavradı ve beni kendisine çekerek biraz eğildi. Bir erkeğe göre çok nazik ve dolgun olan dudakları yanağımla buluştuğunda tüy gibi hafiflemiştim. Yüzümü sıcak bir gülümseme kaplarken ensesinden yayılan güzel kokuyu içime çektim.

Fakat bana eğilmesi, arkasında olup bitenleri görme fırsatı sunmuştu ne yazık ki. Neymar oyuna dalmış arkadaşlarının arasında sert bir şekilde bana baktığında titredim. Yüzümdeki gülümsemeyi tek bakışıyla paramparça etmişti. Donup kalan ifademi Alberto benden ayrılırken olabildiğince düzeltmeye çalıştım ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.

Teyzem elini omzuma koyup bana bir şeyler anlatırken hala omzumun üzerinden ona bakıyordum. Bana, beni öldürecekmiş gibi bakıyordu. Neden böyle bakıyordu? Onun eski sevgilisini unutmadığı düşüncesine sıkı sıkı sarılmıştım ben. Daha birkaç gün önce öyle dememiş miydi?

in the night. neymarjrTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon