"Ayrıca ne saçmalıyorsun sen ya! Gecenin bilmem kaçı, karanlığın kör vakti. Nasıl emin oluyorsun benim olduğuma Gülnihal"

Kocasının emrini duymamış gibi bir adım daha geriye gitti Gülnihal...

"Adımlarının sesinden tanıdım seni. Hızlı yürürken derin derin nefes almandan. Geceye kafa tutan saçlarının savrulmasından...Gölgenden tanıdım seni" dedi gözleriyle.. Bunları Yusuf'a söylese de Yusuf anlamayacak, anlasa da kıymet vermeyecekti. Gurur yaptı genç kız.. Söylemek istediklerini ve kırgınlığını alıp hızla konağa girdi.. Saatlerdir telaştan ölüp ölüp dirilmişti.. Bunun için miydi?

Yusuf ise arkasından bakarken ellerini saçlarına daldırdı "Ah be oğlum ah! Şu ani öfkene bi dur de artık"

Odaya girer girmez abdest aldı ve niyet ettiği tevbe namazını kıldı. Gülnihal yatmıştı. Uyumadığını biliyordu Yusuf ama konuşacak ne takati nede konuşma isteği vardı. O da bıraktı yorgun bedenini yatağına..

Bir kaç saatlik sak uykunun ardından sabah ezanının sesiyle doğruldu.. Üzerine farz olanı kılıp ayrıldı odadan..

Kahvaltı ve diğer rutinler boyu konuşmadı..Aklını meşgul eden onca şey vardı.. Birini diğerine bağlayamıyor ve daha çok öfke doluyordu..

İşe giderken Mustafa'ya bahsetti gece yaşadıklarından. Ve içinde bulunduğu karmaşayı kelimelerle sentezledi.
"Etrafımızda olup biten garip şeyler var. Ve ben neden kaynaklandığını bilmiyorum.. Hesaba katmadığım, gözden kaçırdığım durumlar olmalı.. Anlayamıyorum"

"Böyle bir olay oluyor da neden seni gecenin vakti ıssız bir yere götürüyorlar abi.. Bu çok saçma. Ne zamandan beri adalet böyle gizli saklı işliyor bu topraklarda. Devleti aliyyenin sorgu tutumuna çok ters bu durum" Mustafa konuya başka bir açı kazandırmıştı..

"Bunu da düşündüm. Dedim ya normal gözüken bir tek şey yok her biri başka muamma. Bütün bunların bir sebebi olmalı yada perde arkasında tek bir kişi. Çözmeden huzurlu uyku haram bana" dedi Yusuf. Ve kuytularında ki başka bir düşünceyi gün yüzüne çıkardı.

"Cebinden ismimimin ve adresimin yazılı olduğu kâğıt çıkan adam. Yaşıyor olsaydı bu kadar soru işareti olmayacaktı kafamızda" dedi Yusuf ve sustu.. Düşünmeye beyni yetmiyordu sanki. Şaibeli olaylar silsilesi bütün mukayese yeteneğini zedelemişti genç adamın.

"Çözeceğim. Bu olayı mutlaka çözeceğim" diye mırıldandı yürürken.

Eskiden bu kadar düşünmezdi. Şimdi ise düşünmekten yorgun düşüyordu. Onlarca soru, onlarca belirsizlik. Bunlar bir araya gelince kaos ortamı yaratıyordu zihinde.. İşte bu son sebepten zor günler bekliyordu hem kendisini hem de fark etmesede kendisini tamamlayacak olanı. Karısını..

Yusuf kendi fırtınasında yelken açmaya çalışırken karısı ise başkasının fırtınası ile uğraşıyordu. Zeliha "Meryem kadın seni çağırıyor" dediğinde anlamıştı başına geleceği..

Salonun kapısından bir kaç metre içeri de durdu ve tedirginlikle sordu "Beni mi görmek istediniz?"

Yaşlı kadın konuşuyor olduğu Serra hatundan gözlerini çekti usulca. Ve başını kendi ekseninde eğip gözünde ki ince telli oval çerçeveli gözlüğün üzerinden baktı.

"Fazla ağır ayaksın. Ben seni çağıralı kaç dakika oldu gelin hanım"

Metal bir nesne kadar ağır itham cümlesinin ardından kayınvalidesi ile göz göze geldi genç kız. Sanki hor görülen bir çocuğun annesine "ben kendimi savunamıyorum kurtar beni anne" der bakışlarıyla.

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now