Jaemin, Jeno'yla tanıştığından beri normal davranıyordu. Doktorların söylediğine göre de hiç alevlenme yaşamıyor, şizofreninin üstesinden gelebiliyordu. Bundan sonra sadece ayda bir kez psikiyatrist ile görüşecekti, ilaçlarını düzenli olarak alacağına da söz vermişti. Jeno ona iyi gelmişti.

"Aralarındaki çekim çok güçlü," dedim gülümseyerek.

"Öyle," dedi ve bardağı dudaklarına götürerek kahvesinden ufak bir yudum aldı Taeyong.

Aniden gelen bildirim sesiyle birlikte ikimizin gözleri de aynı anda onun telefonuna çevrildi. Taeyong kısa süreliğine bana baktı, ardından telefonunu eline alıp bir şeyler yaptı. Bir süre sonra da telefonu masanın üzerine koydu.

"Kimden?" diye sordum istemsizce.

Normalde fazla mesaj ve arama alan taraf ben olurdum, bu durum biraz şaşırtmıştı beni.

"Bay Park," dedi Taeyong sıkıntıyla. "Dosyaların çevirisinin bitip bitmediğini soruyor."

Hafifçe başımı sallamakla yetindim. Taeyong işini seviyordu, defalarca kez bırakabilirsin dememe rağmen bırakmamıştı. Onun tek sorunu Bay Park'tı.

"Boşver gitsin," dedi Taeyong gülümseyerek. "O kaçık adam ne de olsa maaşımı düzenli olarak yatırıyor."

Söyledikleriyle birlikte gülmeden edemedim. Benim gülmemle birlikte o da gülmeye başladı. Bir süre birbirimize bakarak güldük, ardından toparlanıp birbirimize gülümsedik.

"Gidelim mi?" diye sordu Taeyong kısık bir sesle.

"Kahvem soğumuştu zaten," dedim hafifçe başımı sallayarak.

Taeyong hafifçe masanın üzerinde duran elime vurdu.

"Yapma şunu! Bana Bay Park'ı hatırlatıyorsun!"

Gülümsedim ve hafifçe başımı salladım, ardından garsonu çağırıp hesabı istedim.

Taeyong ile olan hesap ödeme tartışmasını bir şekilde kazanarak hesabı ödedim ve kafeden çıktık.

"Her seferinde sen ödüyorsun," diyerek sinirle yüzüme baktı Taeyong.

Hafifçe güldüm ve saçlarını karıştırdım.

"İlk tanıştığımızda sen ödemiştin ama."

Cebimden arabanın anahtarını çıkarıp kilidi açtım.

Taeyong bana cevap vermedi, yalnızca ön koltuğa geçti ve emniyet kemerini taktı.

Sürücü koltuğuna geçerek emniyet kemerimi taktım ve arabayı çalıştırdım.

Araba Taeyong'un olsa da ehliyeti olmadığı için ben kullanıyordum.

"Nereye gitmek istersiniz Bay Lee?" diye sordum dikiz aynasını düzeltirken.

"Saat sabaha karşı dört, Bay Jung. Sessiz ve rahat olabileceğimiz bir yere gidebiliriz," dedi Taeyong bana bakarak.

"Sahile sürüyorum o zaman," diyerek gözlerimi onay beklercesine ona çevirdim.

traffic lights | jaeyongDonde viven las historias. Descúbrelo ahora