11♠️

54.4K 2.2K 102
                                    

11 Bölüm

Bir insan uykusunda bile kaşlarını çatar mıydı? Evet, Nobran Mafyaysa yapardı. Neden beni dizilerdeki ya da kitaplardaki gibi tatlı tatlı uyuyan biri bulmamıştı ki?

Siyah gözlerini yavaş yavaş aralayıp beni görünce;
"Ecmel senin burada ne işin var?" dedi. Ben cevap veremeden doktor ve Salih içeri girdi. Doktor:
"Geçmiş olsun Karan Bey bizi çok korkuttunuz ama şu an durumunuz iyi, kurşun sıyırmış. Sizden bazı isteklerim var, bunları yapmanız gerekiyor." Diye devam ederken Karan öfkeyle, "Kısa kes doktor, laf kalabalığını sevmem." Dedi. Kaba adamdı gerçekten. Doktor bozulmuştu. Boğazını temizleyip;
" Birkaç gün yataktan kalkmamanız gerekiyor efendim, dikişlerinizin zarar görmemesi lazım yoksa tekrar kanamanız başlar; çok zor durdurduk zaten." Dedi
"Sana bir şey soracağım doktor ."
"Buyurun efendim"
"Sen mesleğin gereği insanları kurtarıyorsun değil mi?"
"Evet efendim" dedi tıpkı benim gibi bu basit sorunun altında ne yattığını merak etmiş bir şekilde.
"Ben de bana bunu yapan iti bulup cezasını kesmeliyim mesleğim, gereği var mı bir itirazın?"
Doktor, "Hayır efendim geçmiş olsun" diyerek kaçarcasına odadan çıktı. Doktorun yüzü korkudan kireç gibi olmuştu adeta. Salih;
"Allah seni bize bağışladı abi geçmiş olsun tekrar."
"Sağ ol Salih, siz ne yaptınız yerini tespit ettiniz mi adinin?"
"Yok abi, araştırıyorsunuz en kısa zamanda yerini bulacağız o adinin"
Salih sessizce odayı terk etti. Karan'a bunu yapan kişi kimdi? Kafamda daha fazla tutamadığım soruyu Karan'a yönelterek, "Sana bunu yapan kim?" dedim. Karan'ın olanları anlatmasını bekliyordum.
"Bana bunu yaptığına bin pişman olacak. Ona kendi ellerimle vereceğim cezasını." Bunu söylerken siyah gözleri dipsiz bir çukur gibiydi. Kim yaptıysa gerçekten pişman olacağa benziyordu. Karan'ın ona neler yapacağını kestiremiyordum.
"Ondan öyle bir bahsettin ki sanırım tanıyorsun" dedim merakla.
"Ne zamandan beri işlerime karışıyorsun Ecmel, haddini bil!"
"Haklısın seninle ilgilenende suç, ne halin varsa gör!" deyip kapıyı sertçe çarparak çıktım. Resmen beni çocuk gibi azarlamıştı. Sitenin önüne geldiğimde arkamdan birinin beni dürttüğünü fark ettim. Bal rengi gözler karşımdaydı.
"Akik taşı sürpriz"
"Onat ne işin var burada?"
"Memnun olmadıysan gidebilirim"
"Saçmalama öyle demek istemediğimi biliyorsun, sadece evi nasıl buldun merak ettim." Dedim. Haylaz bal rengi gözleriyle; "Şebnem abladan birazcık yardım almış olabilirim." Dedi.
"Tamam hadi gel, burada konuşmayalım." Dedim. Kapının önüne geldiğimizde açıp içeri girdik. Salona geçtiğimizde Onat "Akik taşı eviniz gerçekten çok hoş; gökkuşağı gibi rengârenk. Şebnem ablanın kişiliğine uygun bir seçim olmuş." Dedi
"Aynen öyle." Diyerek Onat'ın yanına renkli koltuklara oturdum.
"Akik taşı neden teyzenle kalıyorsun? Bundan hiç bahsetmedin, annenle baban ayrı mı?"
Neşem yerini hüzne bırakmıştı. Onların yokluğu yine aklıma gelmiş, özlem duygusu ağır basmıştı. Bir kez daha onları ne çok özlediğimi hissettim.
İstemsizce akan gözyaşlarımı sildi Onat.
"Üzgünüm akik taşı, istemeyerek seni üzdüm."
"Önemli değil Onat, seninle ilgisi yok. Onları kısa zaman önce trafik kazasında kaybettim." Onat beni kendine çekti.
"Ben hep yanındayım, biliyorum acın hiç geçmeyecek ama günden güne azalacak. İnan bana." Dedi Daha fazla tutamadığım gözyaşlarımı bu güven veren omuzda serbest bıraktım.
"Teşekkür ederim iyi ki varsın"
"Sen misafirlerine bir şeyler ikram etmez misin? Kötü ev sahibi seni..." Ortamdaki hüznü yok etmek için yaptığı belliydi. Onu tanıdığım için bir kes dah çok şanlı olduğumu anladım.
"Tabi ya haklısın, dolapta meyve suyu olacaktı hemen koyuyorum."
"Annem çok ısrar ediyor akik taşı, bir gün seni bize yemeğe götüreceğim. Yoksa annemin çenesinden kurtulamam, sen de istersen."
"Neden olmasın çok, mutlu olurum ama bunca yaşadıkların benim yüzümden başına geldi."
"Senin bir suçun yok akik taşı. Bunu sana kaç kere söylemem gerek? O ağır abi karşıma çıkmasın, bu sefer onu mahvederim. Ayrıca onunla görüşmeni istemiyorum"
"Bu konuyu kapatalım lütfen." Dedim. Beni kırmayıp sustu. Onat buydu işte, beni kırmamak için elinden geleni yapardı. Peki ya Karan? Beni kırmak için üstün bir çaba harcıyordu sanki.
Hem ben şimdi ikisini niye karşılaştırdım ki?
"Akik taşı ben gideyim artık, o huzur veren gözlerini pazartesiye kadar görmeden duramadım." Onat'ı kapıdan geçirirken;
"Görüşürüz Onat." Dedim.
"Görüşürüz akik taşı."
Kapıyı kapatır kapatmaz teyzem aramıştı.
"Efendim teyzem"
"Hayatım ben eve geliyorum. Müvekkilim beni aradı, haklıymışsın. Bağırdığı için benden özür diledi. Bugün buluşacağız, yardımına ihtiyacım var her zamanki gibi."
"Çok sevindim teyzem. Bu sefer ne gibi bir yardımım gerek?"
"Bana akşam yemeği için güzel bir kıyafet ve ayakkabı seçer misin? Zevkine güveniyorum. Yoldayım, beş dakikaya evdeyim."
"Tamam teyzem, hallolmuş bil."
Teyzemin büyük kahverengi gardırobunu açıp kıyafetleri karıştırdım. Biraz baktıktan sonra zümrüt yeşili, sade şık bir elbiseyi mutlulukla elime aldım. Önünde hafif boncuk desenleri vardı ama abartısız, güzeldi. Siyah rugan ayakkabılarla tamamladım. Teyzem eve girdiğinde yüzünde güller açıyordu.

"Hallettin mi canım?"
"Evet teyze, yatağının üstüne bıraktım. Vakit kaybetmeden hazırlan istersen, sen."
Teyzem keyifle odasına gitti kısa bir sonra;
"Nasıl olmuşum?" Diye sordu. Bir yandan da etrafında dönüp elbisenin eteğini uçuruyordu.
"Harika görünüyorsun teyzem"
Yanağımdan bir buse alıp, "Bana şans dile hayatım, heyecandan ölmek üzereyim." Dedi. Evden çıkarken ona bol bol şans diledim. Biraz televizyon izledikten sonra odama geçtim.

Cebimden düşen kâğıdı yerden aldım. Ecel'in numarası vardı üzerinde. Masadaki çöpe atacağım sırada içimdeki kuşku bir kez daha galip gelmişti. Karan bugün bana hiçbir şey anlatmamıştı hatta beni terslemesinden bir şeyler sakladığı belliydi. Belki de öğrenmenin tek yolu Ecel'i aramaktı. Yatağın üzerine oturup kâğıtla bir müddet bakıştıktan sonra vazgeçmeden telefonu elime alarak numaraları tuşladım, kısa süre sonra karşımdaki resmi ses;
"Efendim?" dedi
"Ben Ecmel Saygıner, buluşalım bildiklerini anlat bana."
"Doğru karar Ecmel Saygıner, mesaj attığım adrese adamlarımı gönderiyorum." Diyerek telefonu kapadı. Mesajın gelmesiyle üzerime kapüşonlu gri hırkamı giyip evden çıktım. Verdiği adrese doğru ilerlerken kuşku beynimi kemiriyordu. Dikkatimi çeken siyah büyük arabanın yanındaki iri yarı adamlar beni uzun süre inceledikten sonra içlerinden biri yanıma gelip;

"Ecmel Saygıner sen misin?" dedi.
Başımı evet anlamında salladım. Tam arabaya bineceğim sırada adamlardan teki gözlerimi bağlamıştı. Neydi şimdi bu? Araba durduğunda adam elimden tutarak beni aşağı indirdi ve gözlerimi açtı. Ormanlık bir alandaydım. Gecenin karanlığı bile o büyük yemyeşil çınar ağaçlarını saklayamamıştı. Karan'ın evini aratmayacak güzellikteki villanın önünde yer alan havuzun başına geldik. Ecel şezlonglardan birinde oturuyordu;

Benimde oturmamı işaret etti.
"Gözlerimi bağlamakta neyin nesi Ecel?"
"İşimi sağlama alıyorum Ecmel Saygıner, ne var bunda?"
"Seni dinliyorum."
"Şüphe insana her şeyi yaptırıyor değil mi? Ecmel Saygıner? Hem bu ne acele, daha yeni geldin bir misafirimiz daha var. Sabırlı ol."
"Misafir mi? Kim gelecek Ecel?"
"Sürpriz Ecmel Saygıner, sürpriz." Diyerek keyifle güldü. Uzun süren bekleyişin ardından;
"Senin bir şey anlatacağın yok gidiyorum ben." Diye kalkamaya yeltendiğim anda Karan'ın simsiyah gözleriyle buluştum. Elini yumruk yapmış bana bakıyordu Ecel;
"O güvendiğin Ecmel Saygıner'e bak Karan Güçlü." Dedi. Lanet olsun Ecel bana tuzak kurmuştu. Ben de aptal gibi kendi ayaklarımla gelmiştim. Ayağa kalkıp ona yaklaşırken;
"Karan açıklamama izin ver hiçbir şey göründüğü gibi değil." Dedim. Karan, yerine ölmeyi tercih ettiğim o kelimeleri söylemişti;
"Sana güvendiğim için kendimden nefret ediyorum Ecmel Saygıner. Teşekkür ederim, dünyanın değişmeyen düzenini bir kez daha bana hatırlattın. İnsanların ne kadar kahpe olup arkamdan bıçakladığını bir kez daha bana öğrettin. Ayrıca beni vuran bu şerefsizdi, al da güvendiğin adama bak!"
Duyduklarımla beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu tuzağı nasıl fark etmemiştim! Karan'a çok büyük haksızlık yapmıştım, sadece susuyordum. Biliyordum ki sözlerin bir faydası yoktu artık. Karan'ı istemeyerek bile olsa karşıma almıştım çoktan...
Karan, Ecel'e bir yumruk geçirerek;
"Seni adi şerefsiz! Bu iş burada bitmedi lan bitmedi, ölmek için bana yalvaracaksın işte o zaman elimden seni kimse alamayacak, hiç kimse!" diye gürleyip hızla bulunduğumuz yeri terk etti.
Salih de bana iğneleyerek bakıp Karan'ın arkasından gitti.
Bu yaptığım büyük hatayı nasıl düzeltecektim?
Nobran Mafya'nın güvenini tekrar nasıl kazanacaktım?


NOBRAN MAFYA {2.BASKI} &TAM HALİ& Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin