3♠️

87.3K 3K 312
                                    

3 Bölüm

Hayata karşı gelmeye mi başlamıştım? Yoksa ona savaş mı açmıştım? Yeniden başlamak...

Tekrar tüm zorluklara rağmen. Belki de tek yapmam gereken sadece inanmaktı. Bunu yapabilecek gücüm vardı mıydı, bilmiyorum ama denemek istiyordum. Batacağım kadar batmıştım dibe zaten. Artık bütün gücümü toplayıp ayağa kalkmanın vakti gelmişti....

Hayat gerçekten acımasızdı. Bir anda her şey alt üst oluvermişti. Günlerdir bir kâbusun içinde yaşıyordum. Annem her zamanki gibi beni öperek uyandıracak, babam ise "Korkma prensesim sadece kötü bir rüyaydı" diyecek gibiydi. Ne yazık ki olanlar kâbus değildi. Yeni hayatım için Ankara'daydım. Teyzemin aldığı okul kıyafetlerimi giyip sarı saçlarımı topuz yaptım. Aynaya bakmayalı uzun zaman olmuştu.

Yüz hatlarım, yorgun bedenimi, ruhumu akseder gibiydi...
Yeşil gözlerim canlılığını yitirmiş; yaşam enerjisi fışkıran halimden eser kalmamıştı...
Moraran göz altıma kapatıcı sürüp mutfağa girdim. Anlaşılan evde yalnızdım. Sabahları tercihim kahveden yana olmasa da bu kez tercihimi ondan yana kullanacaktım. Teyzem kahvaltıyı masaya hazırlamıştı. Kahve bardağıyla masaya geçtiğimde notu fark ettim.

"Ecmel hayatım biliyorum seninle pek vakit geçiremedik. Oldukça yakışıklı ama bir o kadar da takıntılı müvekkilimle bir an önce buluşmam gerek. Telafi edeceğim bunu. Kahvaltını ihmal etme sakın." Acaba sonunda teyzoşumun kalbini çalan biri mi olmuştu? Şu takıntılı ve yakışıklı müvekkili merak etmiştim doğrusu.
Hızlıca kahvaltımı yapıp okula gitmek için evden çıktım. Okul teyzemin evine çok yakındı. Siteden çıkarken güvenlik beni görünce yüzündeki kocaman gülümsemesi ile:

"Daha önce sizi hiç görmedim. Yeni gelmiş olmalısınız" dedi
"Evet dün geldim"
"Bildiğim kadarıyla boş daire yoktu. Hangi bloğa taşındınız?"
"A blokta oturan teyzemin yanına taşındım. Kendisi Avukat Şebnem Dinç"
"Siz Şebnem Hanım'ın yeğeni misiniz?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Evet."
"Adım Fulya canım, senin adın ne? Tatil için mi geldin Ankara'ya?" dedi. İyi biri olduğu belliydi; fakat çok meraklı olmasını sevmemiştim. Daha fazla dayanamayarak:

"Benim adım Ecmel. Biraz daha durursam okula geç kalacağım Funda abla görüşürüz" dedim

"Değişik ismin varmış tatlım, ay kusura bakma benim çenem düştü yine. Azıcık meraklıyımdır da." Diyerek güldü. Azıcık mı, resmen sorgu memuru gibiydin dedim içimden.
Haftanın ilk günü olduğu için herkes sıraya girmişti. Uzun bir kuyruktan oluşan sırada rastgele bir yere geçmiştim. İstiklâl Marşı'nın ardından yanımda saçları bukle bukle olan kız büyük bir sevecenlikle:
"Etrafa yabancı bakıyorsun yeni mi geldin yoksa? Ben Buçe" dedi
"Çok dikkatlisin Buçe aynen öyle, ben de Ecmel." Dedim
"Kaçıncı sınıfa gidiyorsun?"
"Son sınıftayım."
"Bölümün ne?"
"Eşit ağırlık" Küçüklüğümden beri teyzem hep idolüm oldu. Hayalim; onun gibi tuttuğunu koparan, ün sahibi, işinde çok başarılı bir avukat olabilmekti.
Şu adaletsiz dünyaya bir parça adalet getirebilirdim belki...
Buçe:
"Benim de bölümüm eşit ağırlık. Başarılıysan bizim sınıftasındır, bu okulda iki sınıftasındır, bu okulda iki sınıf hariç hepsi sayısal." dedi
"Öyle mi?" dedim. Başını salladı, sonra koluma girerek:
"Seni bizim sınıfa kaçırıyorum. Kanım kaynadı sana." Dedi
Pek arkadaş canlısı biri değildim ama daha ilk günden bir arkadaşım olmuştu. Hayatın beklenmedik anlarla dolu olduğunu bir kez daha anladım.
Buçe sınıfa girer girmez listeye bakıp:
"Evet tatlım, Ecmel Saygıner bizim sınıftasın." Dedi.
Buçe'nin yanına oturur oturmaz arkamdaki erkek öğrenciye dönüp:
"Kankalar bizim okula tatlı bir kız gelmiş, adı Ecmel." Diyerek beni göstermişti. Esmer olan:

" Ayrıca çok da güzelmiş, ben Emre" dedi
" Ben de Ecmel." Dedim. Yanındaki çocuk dikkatle bana bakıyordu. Yüzümü inceliyor gibiydi. Acaba yüzümde bir şey mi vardı? Çocuk bana bakmaya devam ederek:
"Ben de Onat Akik, hani şu değerli bir taş cinsi olan." Dedi Sarışın teni, bal rengi gözleriyle gerçekten çok yakışıklıydı. Önceden taşınmış olsaydık ona âşık olabilirdim. Şimdi ise düşündüğüm son şey bile değildi aşk.
"Akik taşı mı?" dedim
"Gözlerin yeşil akik gibi, insana huzur veriyor." Araya giren Emre:
"O herkese bir şey der Ecem takma sen."
"Adım Ecmel." Diye düzelttim. Onat, Emre'nin deyince güldük. Emre, "Biyolojideki ara ramel gibi kızım, o ne?" dedi

Buçe, "Zevzeklik yapma, Emre." Deyince güldük.
Emre, "Biyolojideki ara ramel gibi kızım, o ne?" dedi
"Bilgili adamım kızım, gel sen şu çıkma teklifimi bir daha düşün." Deyince Buçe de kafasına vurarak, "Asla, asla, asla!" diye haykırdı.
"Anlaştınız mı yahu? Teker teker gelin." Diye isyan etti Emre.
"Bu ikisi hep böyle." Dedi Onat. Hocanın gelmesiyle susup derse odaklandılar. Okulun ilk günü sakin geçmişti. Buçe'yle çok iyi anlaşmıştım. Emre'yle sürekli zıtlaşıyorlardı, belki de sevgilerini bu şekilde yansıtıyorlardı.

Tüm kızların gözü Onat'ın üzerindeydi fakat o kendi halinde takılıyordu, ayrıca çok az konuşuyordu. Konuşmaları çok sakin, çıkışları da bir o hayat felsefiydi. Hoşuma gitmişti bu hâli.
Buçe çok ısrar etmişti. Okula yakın bir kafede oturacaktık. Hepimiz birer kahve sipariş etmiştik. Kadın kahveleri bize uzattı. Elimizde karton bardaklarla kalabalığın arasından geçerken ayakkabımın bağcığı çözülmüş ve bir adamın üzerine hem kahve dökmüş hem kendim düşmüştüm.

Genç sayabilecek adamın dudaklarından küfür sızdı. Göz ucuyla baktığım bu adam beyaz tenli ve oldukça yakışıklıydı. Kaşlarını çatmış, çehresi kaskatı kesilmişti. Bu haliyle bir heykeli anımsatıyordu. En çok bir anlığına yakaladığım simsiyah delici bakışlarından etkilenmiştim.
Huzur vermiyordu bakışları; aksine dehşete kapılmama neden oluyordu ama onu saatlerce izleyebilirdim. O keskin bakışlar beni büyülemişti adeta...

NOBRAN MAFYA {2.BASKI} &TAM HALİ& Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin