YİRMİ ALTINCI BÖLÜM: MAJESTE

5.6K 353 34
                                    

Bazı zamanlar vardır ve bu zamanlarda ışığın olduğu yerde yıldızları aramaya çalışırız. Fakat insan, gökyüzünde yıldızların varlığını her zaman koruduğunu zihninin kuytu köşelerine fırlatır. Işık bizi yanıltır. Karanlık ise tüm yıldızları göz önüne serer. Bize düşen tek şey, karanlığın sisinde boğulmamak olmalıdır. Fakat geceleri öyle bir düşünürüz ki, yıldızların apaçık göründüğü gökyüzünde havayı sise bularız. Bu gece de sisli bir geceydi. Ne ay nede yıldızlar, düşüncelerin sisine bulanmıştı.

Stüdyo dairesinde ses, dilden gelmiyordu. Aksine düşünceler birbirleri çakışıp bir hengâme yaratıp en dehşetli sesi meydana çıkarıyordu. Arenanın ortasına atılmış düşünceler, saldırıya geçmek için bir kıvılcım bekliyordu. Seyirciler, arenanın ortasındaki askerlere pür dikkat kesilmişti. Bir meşalenin yanmasını ve birbirlerini yok etmelerini istiyorlardı.

Çınay, omuzlarına attığı battaniye ile stüdyo dairesinde volta atarken Beray ise koltukta sağ bacağı sol dizine dayamış yorgunca kardeşini izliyordu. Konuşmanın vaktinin geldiğinin çağrısını Beray yapmıştı: "Battaniyeyi çıkarıp oturacak mısın?"diye sordu. Çınay ona küçümser bir bakış atarken: "O bir pelerin."diye karşılık verdi. Meyra yanındaki Koray'a yan gözle baktı. Kahve bardağımı ellerimin arasına hapsedip dudaklarıma götürdüm. Sıcak sıvı boğazımdan aşağıya kayarken dairenin içerisinde her şeyi gözlemlemeye devam ettim. Benim için; Gözlem, kusursuz düşünme şeklidir.

Çınay'ın omuzlarına örttüğü battaniye yerde sürünüyordu ve hışırtılı bir ses ortaya çıkarıyordu. Tankut, dalgalı saçları elleri ile karıştırdı. Tankut Zorlu, yüzünü elleri arasına alırken yanındaki arkadaşına bir şeyler söyledi. Stüdyo dairenin yarısı onların donanımları ile dolmuştu. Tansu, huysuz bir şekilde bilgisayarın tuşlarına basıyordu. Beray bunu fark ettiği gibi de sessizce onu izliyordu. Yaser, Beray'ın yanında oturuyordu ve konuşmaya öyle bir hızla başlamıştı ki Beray'ın dikkatini dağıtmaya başlamıştı.

"Bugün bir kız ile tanıştım."dedi Beray'a doğru. "İki kız daha doğrusu."diye düzeltti kendini.
" İstersen birini sana ayarlayabilirim."dedi ve Beray'ın omzuna vurdu. Beray bakışlarını Yaser Kılıç'ın gözlerine çevirdi. Yaser mavi gözleri ile ona bakıp çapkın bir gülümseme sunup göz kırptı. Serdar, Kırmızı Süvariler arasında en cana yakınıydı. Kahverengi saçlarının arasındaki, daha açık renklere sahip tutam yer alıyordu ve saçları kulak hizasında bitiyordu. O yüzden çoğunlukla ellerini saçlarının arasından geçirip arkaya atıyordu. Yeşil gözlere sahip olması ile çekici bir görüntüye sahipti. Üzerinde siyah bir tişört ve tişörtün önünde de 'Wasted' yazıyordu. İçinde bulunduğumuz durum bu surece doğru ilerlemesinden dolayı içine düştüğün ironi ile yüzümü buruşturdum. Serdar, Beray ve Yaser'in oturduğu koltuğun tam arkasındaydı ve konuşmaya kulak kabartmıştı. Onların kafalarının arasına girip ikisine kısa bir bakış atıp Yaser' döndü.
"Bana ayarlayabilirsin."dediği anda koltuğun arkasından zıplayarak aralarına oturdu. Kaşlarım çatılırken kahvemden bir yudum daha aldım.

"Şu erkekler her zaman böyle oluyorlar."dedi. Kollarını göğsünde çaprazlayan Elif omuz silkip kendine kahve makinesinden kendine kahve doldurdu. "Hâlâ bir cevabımız yok değil mi?"diye sordum. Elif, Mavi Süvariler'in nesi oluyordu, bilmiyordum. Hayatıma öyle hızlı bir giriş yapmıştı. Karşılaşmamızın gerçekliğinden bile şüphe ediyordum. Kendisi bu odada çoğu kişiden yaşça büyüktü. Saçlarını bir kısmı maviye boyalı ve gözlerinde yaşanmışlıklar gizliydi. Ondan öğrenebileceğim birçok şey olduğuna emindim. Fakat neyi ne kadar öğrenebileceğimden emin olamıyordum. Benden daha uzundu. Aramızda on santime yakın boy farkı olduğunu tahmin ediyordum. Üzerinde kapüşonlu bir ceket vardı ve boynunda uzun bir kolye asılıydı. Dudaklarımı aralayıp onun bana sorduğu soruyu cevapladım:

KURT KOZASI-MAVİ SAÇLI KIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin