39/ Seyirlik Değil Ömürlük Olsun

En başından başla
                                    

Güzel bir şey çıkacaktı ortaya. Güzel, çok güzel.

(...)

Ceyda Çevik

Yeni iş yerim olan Deniz Kafe'den çıktığımda saat altıydı.

Mankenlik, oyunculuk gibi işleri bitirmiştim artık. O eski deli dolu, saçma sapan ve yapay hayatımı bitirmiştim. Olanlardan sonra...

Eski Ceyda'yı hatırladığım anda midem bulanıyordu. Kendimden nefret ediyordum. Hâlâ daha ediyorum. Bebeğimi kaybettiğim için kendimden iğreniyorum.

O Allah'ın belasına aşık olduğum için iğreniyorum kendimden.

Daha sade bir hayat seçmiştim artık kendime. Tek başımaydım artık zaten. Dost görünümlü iki yüzlü karaktersiz insanlara ihtiyacım yoktu artık.

Gözde vardı. Lisede ona yaptıklarıma rağmen bana o yaşadıklarımdan sonra gerçekten destek olan ve seven.

Arslan vardı. Bana abilik yapan, koruyan.

Erdem vardı, Esra vardı. Esra ile de sonradan yakın olsak da, delikanlı kızdı. Erdem'le de anlaşamazdık ama anlaşamama sebeplerimiz hep ben ve benim pislik davranışlarım yüzündendi.

Sinan ve Müge vardı yeni arkadaşlarım. Geçmişimi bilseler bile bana arkadaşlık etmeyi seçen, iyi insanlar.

Ve bir de, Cem vardı. Cem Cihangir.

Cem, bana eski hayatımı hatırlatan, yegâne şeydi. Çünkü Cem de benim gibiydi. Umursamaz, bencil, deli dolu...

O gece, hayatı değişen iki kişi olmuştu. Hatta üç. O Allah'ın belasını da sayarsak.

Cem ile ben, o gece yaşadığımız şeyler yüzünden değişmek zorunda kaldık. Çünkü bedel ödedik.

Ben, bedelimi çocuğumla ödedim. Acılar içinde 'Yardım edin!' Diye bağırırken ödedim bedelimi.

O gece, ben bütün günahlarıma karşılık çocuğumu verdim. Bir nevi, arınma. Buna arınma denirse?

Tamamen cehennem aslında bu. Duygularınız yok oluyor, hissetmiyorsunuz.

Mesela mutlu olamıyorsunuz artık. Ya da gerçekten üzülemiyorsunuz. Çünkü neye üzülebilirsin ki? Sen çocuğunu kaybettin, daha neye üzülebilirsin?

Evet böyle oluyordu.

Mutlu olmak üzere olduğum anda, mesela gerçekten Gözde ve Arslan için mutlu olmak istediğim anda dudaklarım bükülüyordu.

Sen çocuğunu kaybettin. Gülemezsin! Mutlu olamazsın! Orospu!

İlk günlerde bu çok ağır basıyordu. Su bile içemiyordum. Ne yersem kusuyordum.

Sonra ellerimden tuttular. "Hadi gel, yalnız değilsin." Dediler.

Yalnız da bırakmadılar.

Minnet borçluydum onlara.

Ama Cem... Cem konusunda bam telim sızlıyordu. Ellerim titriyordu, kalbim sıkışıyordu.

Biliyordum. En az benim kadar Cem de değişmişti. Zorunda kalmıştı. Bedeller ödemişti.

Ama... Cem'in bana ne hissederek yaklaştığını az çok fark ediyordum işte. Ve benim daha yaralarım kanarken istemiyordum. Deli gibi korkuyordum.

Bu yüzden hep tersliyordum Cem'i. İstememezlik yapıyordum. Soğutmak istiyordum kendimden. Bunu istemek istemesem de istemek zorunda kalıyordum.

Büyük Patron (!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin