4. Bölüm

409 19 1
                                    

*Güneş*

Her şeyi unutup sadece etrafı izliyordum, burası gerçekten ama gerçekten müthiş bir yerdi. Baharında gelmesiyle etraf kır çiçekleri kokuyordu. Yüzümde ister istemez gülümseme yayılmıştı. Etrafı izlerken gözüm Haluk Bey'e kaydı, o da etrafı izliyor düşüncesiyle bakmıştım ama göz göze gelince beni izliyor olduğunu anladım. Hemen gözlerini kaçırınca alttan alttan gülümsememe engel olamadım. Uzun süre sessizlik oldu, ikimizde bu güzel yerine büyüsüne kapılmıştık. Sessizlikten sıkılıp iki elimi çenemin altına koydum

"Buraya çok mu sık gelirsiniz? " yüzüme bakıp gülümsedikten sonra bakışlarını manzaraya çevirdi.
" İzmir'e geldiğimde asla buraya uğramadan dönmem." İzmire geldiğimde derken?
"Siz burada yaşamıyor musunuz?" hayır anlamında başını salladı.
"İstanbulda yaşıyorum ben. Alsancakta yeni bir otelimiz açılacak onun hazırlıkları için buradayım.
"Ne zaman döneceksiniz?"

-Güneşciğim kafayı mı yedin canım benim? Sanane adamın ne zaman döneceğinden?
-Ya ne bileyim ağzımdan kaçtı.
-O ağzına bi sahip çık istersen.
-Of tamam iç ses sus hiç destek olma zaten sağol.

İç sesimle kavga ederken ciddi anlamda yüzümün alev aldığını hissettim. Lütfen yanaklarım kızarmamış olsun. Yalnız iç ses haklı, cidden bana ne? Ne zaman dönüyorsa dönsün. Zaten bir saat sonra beni evime bırakacak ve birdaha karşılaşmayacağız.
Yüzüne baktığımda bana gülümsediğini farkettim. Gözlerimi kaçırdığımda "Ne zaman dönmek istersem." diye cevapladı. Diyecek bir şey bulamadım sadece gülümsedim.
"Şuradaki terası görüyor musunuz?" diye sorduğunda parmağıyla işaret ettiği yere döndüm. "İşte orası benim gizl yerim. Radyomu ve kitaplarımı alıp saklandığım tek yer. Ama aramızda kalacak." derken ela gözlerinden birini kırptı. İçinde bir çocuk olduğu belliydi, o çocuk beni eğlendiriyordu. Evet onu hiç tanımıyordum ama kitap okuyup, şarkı dinlemeyi seviyordu. Benim için yeterliydi. Ne kadar kötü olabilirki diye düşündüm. Daha bugün ben nefes alabileyim diye kendi nefes olmaktan vazgeçmişti. Düşüncelerim arasında gidip gelirken, ayak sesleri duyunca kafamı çevirdim. Bir amca ellerini iki yana açmış gülerek bize doğru geliyordu. Haluk Bey amcayı görünce ayağa kalktı ve sıkıca sarıldılar. "Hoşgeldin oğlum, nihayet hatırlayabildin burada bir Salih abin olduğunu." Haluk bir elini amcanın omzuna atıp "Abi biliyorsun işleri çok yoğun bu aralar." derken amcanın bana baktığını görünce tebessüm ettim.
"Hanım kızımız kim?" diye sorduğunda Haluk Bey tam konuşacakken lafı ağzına tıkayıp "Nihayet seni bi hanım arkadaşınla görebildik." dediğinde Haluk Beyle göz göze geldik.

Yahu gören ya sevgili ya karı-koca sanıyor, bu nedir?

Hastanedeki işe benzemesin diye hemen araya girdim "Yok amcacığım şey öyle değil biz şeyiz yani arkadaşız biz Haluk Bey'le." Haluk Bey'de başıyla onaylarken amcanın bize attığı bakışlar -yemedim ama neyse- tarzında olsada bir şey demedim. O sırada kumrular geldi. Kurt gibi acıkmıştım, saatlerdir ağzıma lokma girmemişti. Hemem kumruya sarılıp yemeye başladım. "Çok lezzetli." derken elimle ağzımı kapatmaya çalışıyordum.
"Salih abinin yeri burası." Salih amcanın olduğu yere bakarken "Tatlı adam." dedim gülümseyerek. "Öyledir.. Yıllarca baba gibi oldu bana bütün dertlerime derman olmaya çalıştı, benim için çok kıymetlidir."
Yine gözümle etrafa bakınırken "Çok güzelmiş burası. Manzarası, kumrusu, papatyalar. Daha önce nasıl keşfedemedim burayı?" O da benim gibi etrafa bakınırken "Yine geliriz." demesiyle ağzım aralandı. Pardon aralanmadı baya bildiğin kocaman açıldı.

Ama şimdi yemek yerken böyle laf edilir mi?

Bir anda öksürmeye başladım. Yine mi geliriz? Önündeki su bardağını bana doğru uzatırken hemen elinden alıp içmeye başladım. Bu sefer ciddi anlamda utandığım belli olmuştu. Şu an iç sesimin beni ayakta alkışladığını hissedebiliyordum. Başını öne eğip dudaklarını birbirine bastırıp gülmemeye çalışıyordu. Daha fazla rezil olmanın anlamı yoktu. Peçeteyle ağzımı silerken "Şey artık kalkabilir miyiz? Saatte geç oldu." Başıyla onaylarken "Siz arabaya geçin ben geliyorum." derken Salih amcanın yanına doğru ilerliyordu. Uzaktan Salih amcaya el sallarken o da gülümsemesiyle karşılık verdi. Arabaya bindiğimde çok vakit geçmeden Haluk Bey'de gelmişti. Emniyet kemerini takarken ona doğru döndüm.
"Her ne kadar kötü bir güne başlasakta sonu güzel bitti, her şey için teşekkür ederim." yüzündeki gülümseme daha çok yayıldı. "Asıl ben teşekkür ederim uzun zamandır bu kadar eğlenmemiştim."

Papatya MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin