1. Bölüm

1K 29 0
                                    

Yine alarmın o kulağımı ele geçiren sesiyle uyandım. Yatakta doğrulup kısa bir süre odanın duvarlarını inceleyip daha fazla vakit kaybetmeden kalktım. Tabii ki ilk iş hemen papatyalarımı suladım. Sizin kadar güzel bir şey var mı acaba? En iyi sırdaşlar papatyalardır. Canlıdır ama sizinle konuşamaz, sadece dinlerler. Papatyalarla aşk yaşarken bir an gözüm duvardaki saate kaydı.

Yine geç kaldım.

Çiçeklerime veda edip hemen banyoya girdim. Bugün önemli bir gündü. Okulda meslek tanıtım konferansı vardı ve her meslek grubundan insan okulumuza gelecekti. Vakit kaybetmeden hemen soğuk bir duş alıp çıktım. Havanında güzel olmasını ve baharın gelmesini fırsat bilip şeftali tonlarında hafif ve doğal bir makyaj yaptım. Turuncu tonlarında diz altında elbiseme uygun çanta ve stilettolarımı aldım. Son olarak saçlarımı topuz yapmayı tercih ettim ve takılarımı taktım. Kendimi hazır hissedince odadan çıktım ve aşağı indim. Kızlar çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı.

"O-ha!" Selin'in gözleri kocaman olmuş bana bakıyordu. Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle göz kırptım.
"Anne şu an seninle dışarı çıksam 'kız kardeşin mi?' diye sorarlar. Çok çok çok güzel olmuşsun."
Selin'e öpücük gönderirken Peri'nin bana bakıp gülümsediğini gördüm.
"N'oldu Periciğim?" diye sordum meraklı gözlerle.
"Hiiiç.. Senin gibi bir annemiz olduğu için çok şanslıyız, onu düşünüyordum."

Ya yapmayın oturup ağlarım ama şimdi.

"Ya ben seni yerim ama!" Peri'ye sıkıca sarılıp saçlarından öptüm.
"Milyonlarca yürek tek bir soru; Güneş Yılmaz nereye gidiyor?" sorusuyla Nazlı'ya döndüm.
"Kızım hiç mi okulun duyuru panosuna bakmıyorsun? Bugün meslek tanıtım konferansı var ya. Hadi bakalım kahvaltınızıda bitirin geç kalıyoruz."

***

Okul geldiğimizde herkes telaş içindeydi. Kızları teker teker öpüp sınıflarına gönderdikten sonra hemen öğretmenler odasına çıktım.
"Ooo günaydın Güneş Hanım, bu ne güzellik?" arkamı döner dönmez Nihal'i gördüm ve sıkıca sarıldım. "Günaydın canım."
"İyi ki erken geldin bir sorunumuz var."

Hayır bir sorun olmasa şaşardım ben.

Derin bir soluk vererek, "Yine n'oldu?"
"Ya bizim Pınar hoca, çocuğu hastalanmış gelemiyormuş. Müdürde davetlilerle Güneş Hanım ilgilensin dedi."

Başa gelen çekilir bakışı atarak davetli listesine göz gezdirdim. Doktorundan hakimine, iş adamından mimarına bir sürü isim vardı. Son kontroller için konferans salonuna indim. Bir yığın takım elbiseli bay ve resmi elbiseli bayan topluluğu birikmişti. Elimdeki kağıtları düzenlerken telefonumu öğretmenler odasında unuttuğumu farkettim.

Harikayım ya bravo bana şimdi çık o kadar merdiveni tekrar.

Şimdi soracaksınız 'asansör ne güne duruyor?'
Ben kendimi bildim bileli asansör korkum var benim. Bir kaç başarısız deneyimimden sonra asansöre binmeme kararı aldım. Söylene söylene merdivenleri tırmandım odadan telefonu alıp çıkıyordum ki kolidorda takım elbiseli bir adam gördüm. Hareketleri bir yeri aradığını belli ediyordu. Okulumuzdan herhangi bir öğretmen değildi. Geniş omuzlu, uzun boylu ve kesinlikle yakışıklı bir adamdı. Gözlerimin üzerinde olduğunu hissetmiş olacak ki bana bakıp tebessüm etti. Ne yapacağımı bilemeyip elimdeki kağıtlarla ilgileniyormuş gibi yaptım. Ayak sesleri ve büyük gölgesi bana doğru geldiğini belli ediyordu.

"Afedersiniz?" o yumuşak sesini duyunca gözlerim gözleriyle buluştu. Ela gözleri vardı ve gerçekten çok güzeldi. Artık adamın gözlerine ne kadar süre baktıysam tekrar seslendi.
"Hanımefendi?"
Bir anlık irkilmeyle "Ah afedersiniz, buyrun?"
"Merhaba ben Haluk Mertoğlu. Meslek tanıtımı için geldim ama salonu bulamadım, rica etsem yardımcı olur musunuz?"

Bakışlarımı üzerinden çekip listeye göz gezdirdim.
-Haluk Mertoğlu / İş adamı-
Tekrar gözlerine baktım ve tebessüm ettim.
"Merhaba Haluk Bey, buyrun yolu göstereyim, zaten yeterince geç kaldık."
"Kaldık? Sizde mi meslek tanıtımı için geldiniz?"
Hem hızlı adımlarla ilerleyip hem konuşuyorduk.
"Ha yok, ben öğretmenim bu gece davetlilerle ben ilgileniyorum." Yüzündeki büyüyen tebessümüyle gamzeleri daha çok belli olmuştu.
"Desenize yolu tam adamına sormuşum."
Gülerek cevap verdim, "Öyle oldu."

Merdivenlere geldiğimizde Haluk Bey asansörün önünde durdu. Gözlerimi artık ne kadar büyük açtıysam "Bir sorun mu var?" sorusuyla afalladım.

Koskoca kadınsın Güneş, asansörden korkuyorum demeyeceksin herhalde?

"Buyrun asansör geldi."

Yarı tebessüm yarı korku dolu gözlerle asansöre bindim. Asansörün kapısı kapandığında gözlerimi kapattım ve bildiğim bütün duaları mırıldanmaya başladım. Haluk Bey'in beni izlediğini hatta dudaklarını birbirine bastırıp gülmemek için kendini tuttuğunu hissediyordum ama tek isteğim buradan çıkmaktı.

Bismillahirahmanirrahim!

"Niye durduk ya n'oluyor!?" Haluk Bey gözlerimdeki ve sesimdeki korkuyu anlamış olsa ki,
"Sakin olun sanırım asansör arızalandı, şimdi yardım çağırıyorum lütfen endişelenmeyin."

Hayır yani kırk yılın başında asansöre bineyim dedim o kadar hatim indirdim ve asansör arızalandı. Gökten şans yağarken şemsiyede açmadım ki niye böyle oluyor?

"Telefonda çekmiyor."

Çok güzeeeel! 2 metrekare yer, kapalı alan ve yanımda Haluk Mertoğlu.

Bir insanın günü daha ne kadar berbat geçebilir?

Papatya MevsimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin