Bölüm 16- Öpücük.

1.8K 114 45
                                    

Üzgünüm, merhaba! Ben Amelia. Amelia Evans. Beni mutlaka tanıyorsunuzdur. Sevgili yazarınız başımdan geçen olayları anlatmıştır.

Aslında olayları anlatmak istemiyordum. Yani kim Melez Kampı denen yere inanırdı ki?

Ama sizin bu kafasını fantastik olaylarla bozmuş olan yazarınız inandı.

Başımdan geçen olayları anlatmam için de bayağı yalvardı hatta.

Ben de kabul ettim, ne yapayım.

Birkaç gün sonra da yazdığı hikayeyi okudum.

Açıkçası bizi hiç yansıtamamış.

Biz de melezler olarak bir karara vardık. Başımızdan geçen olayları depresif, psikopat, kötümser olan yazar yerine neşeli ve kendinden memnun olan iyimser Amy yazacak. Yani ben.Ta-daaaa!

En azından olayları samimi bir dille anlatacağım. Yazarınız yeni bilgisayar neslinin samimi ve biraz kafadan çatlak olduğunu çıtlattı bana.

Tabii biz canavarlarla ve türlü türlü yaratıkla savaşırken bilgisayar ortamını takip edemedik, üzgünüm.

Her neyse, en son nerde kalmıştık? Evet,tamam.

Babamın rüyamda kolumu yakmasını normal karşılamadım tabii ki. Düşünsenize,babanız rüyanıza giriyor ve ‘’NEDEN BÜTÜN DERSLERİN F?’’ deyip kolunuzu yakıyor. Gerçekten üzücü.

Yerimden doğruldum ve kolumu salladım. Acı geçer diye düşünmüştüm ama soğuk havanın çarpması daha da kötüleştirdi.

Ağlamamak için dişlerimi sıktım. Babam niye böyle bir şey yapsın ki?

Aslında revire gidebilirdim ama saat gecenin üçü olduğu için gitmedim.

Çantamdan bir bez parçası çıkarıp koluma sardım. Acıyı birazcık yok etti.

Hala Afrodit’in kutsaması devam ediyor mu diye aynaya baktım.

Evet,terli yüzüme yapışan kızıl saçlar ve bayık gözler dışında her şey yerli yerindeydi.

Sinirle iç çektim ve yatak olarak kullanılan girintiye yattım.

Tekrar rüya görmek istemiyordum. Bu sefer daha büyük yaralanmalar olabilirdi.

Ama yarın sabah göreve çıkıyordum ve uyumazsam, uykulu gözlerle savaşmam gerekirdi.

Gözlerim daha fazla dayanamadı ve kendi kendine kapandı.

Tanrılara şükür ki normal rüyalar görmüştüm.

Garip olan ise, bir tanesinde Drake vardı.

Büyükçe bir salıncakta yanımda oturuyordu. Önümüzde küçük bir göl, arkamızda ise orman vardı.

Konuşuyorduk ama ne hakkında konuştuğumuzu duyamıyordum.

Ara sıra gülüyor ve gözlerimin içine bakıyordu.

Sonra kulağıma bir müzik geldi ve sıçrayarak uyandım.

Drake baş ucumda duruyordu. Elinde bir mp3’ten gürültülü bir müzik yükseliyordu.

Elimle kulaklarımı kapadım ve ‘’Bu da neyin nesi?’’ diye bağırdım.

Çocuk sırıttı ve ‘’Green Day,’’ dedi.

Evet, gözlerinin üstünde çarpı olan tipler.

‘’Kapat şunu!’’ diye bağırdım ve hızla yerimden kalktım.

İnat edip kapatmamıştı. Bağıra bağıra şarkıyı söylüyordu.

O kadar gürültülüydü ki ne dediğini anlayamadım. Yanlış anlaşılmasın, Green Day’i çok severim.

Melez GünlükleriWhere stories live. Discover now