40. Bölüm: "Kadınları sakinleştirme yolları."

11.9K 993 99
                                    

Selamın aleyküm. Bölüm çok geç geldiğinin farkındayım ama sınav haftam yeni bitti sayılır anca yazabildim lsak inş beğenrisiniz sizleri seviyorum.

Multimedya >>>> Avril lavigne- smile






Yere düşen vazo kırıldığında çömlek parçalarını klozete atıp Gumball'ın babası gibi elvada diyip sifonu çekesim gelmişti. Ama kanıtları yok etmemi engelleyen vazonun yere düşünce çıkardığı ses oldu. Zaten vazo parçacıklarını klozete atsaydım misafirlikte sifonu çeksen bile gitmeyen boklar gibi dibe çöker yine yakalanmamı sağlardı. Her türlü yakalanıyorum yani. Biri bahtıma böcek ilacı sıksın.

Kırılma sesini duyan millet etrafımda toplaştılar. Kırılan vazoyo bakıp beddua savururken aynı zamanda şaşkın suratlara benim bir suçum yok 'Birinin telekanizi gücü var.' bakışlarımı atıyordum. Tabi kimse anlamadı...

"Valla kimin vozosuysa çok kötü yapmış. Kırıldı hemen."dedim. Çağla şaşkınlığını gidererek yanıma geldi.

"Arya n'aptın ya. Bayan Anna bu işe çok kızıcak. Kesin atılcaz."diyip endişeyle ellerini saçlarından geçirdi.

"Ya gören Dünya'dan atıcak sanır. Ne olcak kıytırık bir vozo."dedim ve omuz silktim. Rahatlığım galp siz. Yeminle, bahçede atletiyle şezlongta yatan yaşlı rahatlığı var bende.

"İlk defa benim sevdiğim şeylerden yapıyoruz. Senin yüzünden atılcaz burdan da. "dedi ve kollarını göğüslerinde birleştirdi. Abim üstü çamur olmasın diye giydiği önlük ile eli bulaşık olan kadınlar gibi ellerini havada tutuyor ve bana doğru geliyordu. Kesin hamaratlık geni abime gitti. Kırk yıllık anne gibi ellerini asaletle havada tutuyordu. Birazdan sarı bez çıkartıp vazo kırıklarını temizleyeceğini aklımdan geçirmedim değil. Benzetmeme kıkırdadım. Abim çamur olan ellerini önlüğüne sildi ve elimdeki çömleği dikkatli bir şekilde aldı. Vazoyu masaya koyup sinirli bir şekilde bana döndü. Sertçe yutkundum.

"Hamarat abime sevgiler, vazoyada Allahtan rahmet yapan kişiyede baş sağlığı dilerim."dedim ve arkama bakmadan kurstan dışarı çıktım.

Kesinlikle iddeayı kaybettim...




Kurstan dışarı çıktıktan sonra nereye gideceğimi bilmediğimden kaldırıma oturmuştum. Abimler olayı biraz hafifletselerde gene de atıldığımı söyledi. Kurstan çıktıktan sonra Çağla'nın götüreceği bir başka yere geldik. Geldiğimiz yerde bacaklarını düğümcük yapan yoga kursuydu. Yeminle 40 yaş üstü faliyet arayan kadınlar gibi bütün kurslara yazılıyorduk. Hepsi Çağla'nın suçu...

"Irmak sevgilim ben öyle bir şey demek istemedim. Sen çok fazla konuşmuyorsun ki. Hadi artık haffet beni."diye yakınan Ayaz'ın sesini duyunca güldüm. Irmağı tanıyorsam -ki bokunun ne zaman geleceğine kadar tanıyorum.- Ayaz'ı süründürücekti. Valla ben barıştırmakla hiç uğraşamam, birleştirmek için anam ağladı. Ama anam cidden ağladı. Kolumu onları birleştirmek için kırdığımda annem öğrenince ağlamıştı. Hatta yanına dahi çağırıcaktı da tünele giriyom bahanesiyle olayı kapattım. Irmak omuz silkti ve;

"Yani çok fazla konuşmuyorsun diyerek çok fazladan daha az konuştuğumu söylüyorsun."diyerek türkçenin anasını ağlattı. Ayaz uflayarak "Ben öyle bir şey demedim nerden çıkardın."dedi.

New York'a Giden Çılgın TürkWhere stories live. Discover now