30. BÖLÜM "İki Erkek Arasında"

Start from the beginning
                                    

"Gülümsüyorsun, kızarıyorsun. Ne düşünüyorsun sen öyle?"

Başımı kaldırdığımda odamın girişinde duvara yaslanmış, başını yana eğmiş, geniş bir gülümsemeyle bana bakan Erdem'i görmüştüm.

"Sen... Sen ne zaman geldin?" Ancak o zaman dirseğimi masaya, elimi yanağıma yaslamış halde, tavana doğru baktığımı fark edebilmiştim.

"Biraz oluyor. O kadar dalmışsın ki, fark etmedin bile. Ben de bu hülyalı hallerini izleyeyim, dedim." Yerinden doğrulup bana yaklaştığında yerimden kalkmamıştım bile. Sandalyemin kollarına yaslanıp kollarını iki yanımda tutarak eğildiğinde, ben onun hapsinde kalmıştım. Yüzlerimiz çok yakındı, gözleri de tam olarak gözlerimle dip dibeydi. "Ne düşünüyordun?"

Yutkundum ama bu epey sesli olmuştu. Gülümsemesi genişleyip sırıtma halini aldığında ben de elim ayağımı birbirine dolamakla meşguldüm.

"Ne düşüneceğim? İş, güç..."

Kaşlarını kaldırıp dudaklarını birbirine bastırdı. Tabi ki inanmayacaktı. Ben bile inanmıyordum.

"Nasıl iş, güç öyle? Seni gülümsetip yüzünü kıpkırmızı ediyor."

Gözlerimi çekemedim ama cevap da veremedim. Bal gibi de anlamıştı onu düşündüğümü. Zaten gözünden neyi kaçırabilmiştim ki son zamanlarda? Gizliden baksam hemen yakalıyordu, onunla ilgili konuşsam duyuyordu, lafın gelişi söylediğim bir sözcüğü en ince ayrıntısına kadar irdeliyordu.

Cevap vermeyeceğim netleştiğinde yanağımdan öptü ama hemen çekilmedi. Oysa daha çok gençtim ben, yaşayacak uzun bir ömür vardır önümde, diye ümit ediyordum. Ama Erdem yüzünden genç yaşımda kalp krizinden ya da nefessizlikten ölüp gidecektim.

Çekildi sonra ama lafın gelişi. Burunlarımız bile birbirine değiyordu.

"Aklını okuyorum tatlı cadı. Ve okuduklarım çok hoşuma gidiyor."

İnanırdım, okurdu, yapardı. Zaten bakışları beynimi görüyor gibi yakarak bakıyordu. Hem okumasa ne olacaktı? Ben hislerimi nasıl gizlediğimi çoktan unutmuştum. Ne hissetsem, Erdem'e naklen yayın yapıyordum.

"Gitsek mi?"

Gülerek doğruldu bu sözüme.

"Bu cümleyi kurduysan, fena halde utanmışsın, demektir. Artık öğrendim." Bir de yetmiyormuş gibi göz kırptı! Eğleniyordu benimle ve ben ağzımı açıp da iki tersleyemiyordum. Akşam eve gittiğimde aklım başıma geliyor, şurada şunu deseydim, diye hayıflanıyordum.

Paltomu giyerken masama yaslanmış beni izliyordu. Ama az önceki anlardan sonra dengem oynadığı için kolunu bulup geçirememiştim. Kendi çevremde bir tur döndüğümde Erdem bir kahkaha patlattı.

"Dur, şaşkın!" deyip yaklaştı, tam önüme geçip paltoyu giymem için yardım etti. Bunu yaparken de sırıtıyordu. Bu adam sürekli sırıtıyordu.

"Birden dolandı kolu da..." diye geveledim. Sussam, sessizce beklesem olmazdı. Hani ağzımdan çıkan da anlamlı sözler değildi ya.

Erdem gülmeyi bıraktı, gözlerini kısıp desteğiyle giyebildiğim paltonun yakalarını kavrayıp çekti beni.

"Ben yanındayken böyle sağının solunun birbirine girmesi, ne yapacağını şaşırman nasıl hoşuma gidiyor bilemezsin."

"Yeterince belli ediyorsun zaten." diye homurdandım. Tekrar yanağımdan öptü ve kolunu omzuma doladı.

"Hadi, ben Melek teyzemi özledim."

Uzun bir aradan sonra yemeğe gelecekti ve ben heyecanlıydım. Annemin Erdem'le aramızdakilerden haberi yoktu, uzunca bir süre de olmayacaktı ama bu heyecanlanmama engel değildi. Annem Erdem gibi bir iş arkadaşım olduğu için mutluydu, ona güveniyordu ama sevgilim olduğunu öğrense, ne derdi onu bilmiyordum. Önce ben alışmalıydım ki, açıklayabileyim. Her şey çok yeniydi.

ORTA ŞEKERLİWhere stories live. Discover now