Eski Hayat

13K 410 6
                                    

ERDEM=ÇINAR

Annemden izin alıp sokağa çıktım. Koşarak Erdemlerin evinin önüne geldim. Kapıyı küçük ellerimle çaldığım da devasa boyutlarda bir adam karşıma çıktı.

''Beray neden nefes nefese kaldın?''

''Merhaba Mert Amca. Erdem evde mi?''

''Evde yukarıda. Çık istersen hem de uyandırmış olursun.''

Koşar adımlarla merdivenleri çıkıp Erdem'in odasına geldim. İçeriye girecekken bir anda durdum. Ben buraya ilk defa giriyordum. Yavaşça kapıyı çalıp içeriye girdim.

''Baba git başımdan uyumak istiyorum.''

Gülmeye başladığım da hemen yataktan kalktı. Gözlerimi hemen kapadım. Çünkü boxer ile karşımda duruyordu.

''Ah özür dilerim.''

Odasından çıktım. Tabii bir ergenden ne bekliyorsun? Biz daha 14 yaşındayız ve böyle davranması normal. Gel sesiyle içeriye girdim.

''Özür dilerim seninde benim gibi doğru dürüst giyineceğini düşünüyordum.''

''Ne hayır sen kızsın ben erkek. Beni kız gibi görmeyi ne zaman bırakacaksın?''

''Liseye geçtiğimiz de.''

''Ama 1 sene daha dayanamam bana yapmadığın kalmadı. Makyaj bile yaptın.''

''Ama sana makyaj yakışıyor.''

''Tamam tamam. Bugün hangi maceraya atılıyoruz?''

Bizim hayal dünyamızda ki herkes değişikti. Neden diğer çocuklar gibi takılmıyorduk?

''Bu sefer normal çocuklar gibi takılalım. Yani hayal dünyasından çıkalım istiyorum.''

''Tamam gel o zaman seni götüreyim.''

''Nereye gidiyoruz?''

''Sürpriz ama merak etme çok uzak değil.''

Kafamı tamam anlamında salladım.

''Ama güzel giyinmen lazım...''

''Neden kıyafetimde ne varmış?''

''Oraya uygun değil.''

''Orası neresi ona göre giyineyim.''

''Sizin eve gidelim ben seçeyim sen giy olur mu?''

''Tamam.''

Koşarak eve geldiğimiz de annem bize portakal suyu verdi. Hemen girip çıkacaktık aslında. Portakal suyunu içerken Erdem sürekli bana bakıyordu. Tamam ondan hoşlanıyor olabilirim ama belli etmiyorum değil mi? Ya da ben mi yanılıyorum? Portakal sularımızı içip çıktık. Yol yürü yürü bitmiyordu.

''Ne zaman varacağız?''

''Az kaldı.''

''Yarım saat öncede demiştin.''

''Bak geldik.''

Kafeye gelmiştik. Gençlerin sürekli takıldığı bir kafeydi burası.

''Buraya neden geldik?''

''Seninle daha fazla vakit geçirmek için ve normal insanlar gibi olalım demedin mi? Seni buraya getirdim ben de.''

Elini uzattığın da ona baktım. Elini tutmamı mı istiyordu?

''Elini mi tutmamı istiyorsun?''

''Ya da boş ver. Bu sefer kısmetimi kapatırsın.''

O kadar sinirlenmiştim ki kötü kötü ona bakmaya başladım. Elini tam çekerken tuttum.

''Elimi neden tuttun?''

''Tutmamı istediğin için.''

Gülerek içeriye girdik. Garson içeceklerimizi getirdiğin de konuşmaya devam ettik. O kadar fazla konuştuğumuzu hatırlamıyordum. Çınar'ın arkasında ki masada bizim yaşlarımızı da belki de bizden bir kaç yaş büyük olan bir erkek bana bakmaya başladı. Gözüm ona takıldığın da Erdem hemen arkasını döndü.

''Sen kime bakıyorsun?''

''Kimseye.''

''Beray!''

''Şurada ki çocuk bana bakıyor.''

''Sen de ona bakıyorsun öyle mi?''

''Hayır, o an baktım ve sen de hemen arkana döndün.''

''Bir daha bakmanı istemiyorum.''

''Ben bakmıyorum o bana bakıyor.''

''Hala bakıyor mu?''

''Evet.''

Yerinden kalkıp çocuğun yanına gitti.

''Sen hayırdır benim sevgilime bakıyorsun.''

Sevgilime diyince içimde ki o hayvanlar boğuşmaya başladı. Bağırma sesleri geldiğin de o tarafa baktım. Birkaç adam Çınar'ı alıp götürüyorlardı. Onlara gücüm yetmezdi ama yine de şansımı denemek zorundaydım. Onlara saldırdım ama beni bir köşeye fırlatmışlardı. Koşarak Mert amcanın evine gittim ve olayları anlattım. Kaybolmuştu ve benim yüzümdendi. Kendimden nefret ediyordum. Kayboluşunun üstünden iki gün geçtikten sonra bulundu.

''Erdem iyi misin? Özür dilerim hepsi benim hatam. Gerçekten özür dilerim.''

''Beray senin suçun değil. Babam yüzünden kaçırıldım.''

''Nasıl yani?''

''Babamın ortak olmadığı birkaç firma var. Onlarda beni kaçırarak öç almak istiyorlar.''

''Ama bu nasıl olur? Seni kaybettiğim için çok korktum.''

''Gerçekten mi?''

''Evet seni çok merak ettim. Hep kendimi suçladım.''

''Beray sana bir şey söyleyebilir miyim?''

Karnım deli gibi ağrıyordu.

''Evet, seni dinliyorum.''

''İleride seninle evleneceğim bunu biliyorum. Seni bulacağım ve Arda amcadan seni isteyeceğim. İleride karım olacaksın.''

Ona bakakaldım.

''Bilemiyorum Erdem. Hayalin güzelmiş.''

''Beray birbirimizin ilk aşkıyız. Bunu sen de biliyorsun. Senden deli gibi hoşlandığımı biliyorsun. Sen de beni seviyorsun bunu da biliyorum.''

Utanmıştım. Ağzımı açıp konuşacakken içeriye Mert amca girdi.

''Erdem hemen hazırlan gidiyoruz.''

''Nereye?''

''Yurt dışına çıkıyorsun. Hemen hazırlan uçağın 2 saat sonra kalkıyor.''

''Neden Erdem gidiyor? Ben de gidebilir miyim?''

''Onun gitmesi gerekiyor. Burada güvende değil.''

Beni evden kovduklarında koşarak eve gittim.

''Anne Erdem'i yurt dışına gönderiyorlar. Onun oraya gitmesini istemiyorum. Onun arkadaşlığını seviyorum ve ben de gitmek istiyorum.''

''Hayır, kızım böyle bir şey olmayacağını biliyorsun.''

Ağlayarak odama çıktım. Kendimi yatağıma attım. Bir anda aklıma Erdem geldi ve koşarak evlerine gittim. Arabaya binip giderken arkalarından koştum ama hiç durmadılar. Yorulduğum da yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Erdem'i son görüşüm olmuştu ve bir daha asla gelmeyecekti. Kaç ay olmuştu gideli? Hatırlamıyorum bile. Onu nasıl unutabilirdim? Onu hala seviyordum ve karşıma kim çıkarsa çıksın Erdem kadar sevemeyecektim.


İnstagram sayfası: serseriogretmenimwattpad  

Serseri ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin