11.BÖLÜM: KESİCİ

En başından başla
                                    

Tam o sırada biri kapı tıklatıyormuş gibi ses çıktı. Odamın kapısı açık olduğundan nerenin çalındığını kestiremedim. Aynı ses duyulmaya devam edince etrafıma bakındım ve bakışlarım bir çift zifiri karanlık gözlere takıldı. Kesici, perdesi açık olan balkon camının ardından pişkince sırıtarak bana bakıyordu.

Gözlerim büyürken kapıyı açmam için bana işaret verdi. Açıp açmamakta kararsız kaldım. Eğer bunu yapmazsam ne olurdu? Daha da önemlisi, yaparsam neler olacaktı?

Son zamanlardaki arkadaşça olan tavırları düşünülecek olursa, kapıyı açtığımda bana zarar vermeyeceğini düşünüyordum ama lakabı Kesici olan birine tam anlamıyla güvenemezdim.

Bir süre kılımı dahi kıpırdatmadan ona bakmayı sürdürdüm. Kapıya yumruk yaptığı eliyle hiç bıkmadan vurmaya başladı. Gitmeyeceğinden emin olduğumda balkonumun kapısını açmak üzere hareketlendim.

Kapı açıldığında kendisini davet etmemi beklemeden içeriye girdi ve ellerini ovuşturup eş zamanlı olarak onlara üflemeye başladı.

"Dondum güzelim ya, neden açmıyorsun kapıyı?" Ona hayret edercesine baktım. Kendisini koltuğuma bıraktıktan sonra ayakta dikildiğimi fark edince gözleriyle arkamdaki yatağı işaret etti. "Otursana."

"Neden geldin?" diye sorarak bir nevi kabaca davrandım çünkü ona kibar davranmam için hiçbir neden yoktu.

"Seni götürmeye geldim, hazırlan."

Bana fikrimi sormamış olması, ona sinirlenmeme sebep olsa da merakıma yenik düşüp "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Bordo'ya," dediğinde belki tekrar Kıvanç'ı şarkı söylerken bulurum diye düşünerek başımı salladım.

Bu kadar çabuk ikna olmamı beklemiyor olmalıydı ki kalın kaşları çatıldı, kararlı olduğumu anlayınca hafifçe gülümsedi.

Aynı okulda okuyor olsak da onu uzun zamandır görmemiştim ve tekrar sesini duymayı, hiç olmazsa onu görmeyi şu anda gerçekten çok istiyordum. Eğer ki karşılaşırsak, suratıma dahi bakmayacağından emindim yine de ona gitmek istiyordum.

"Hazırlanıp geliyorum hemen," dedikten sonra zoraki bir gülümseme takındım ve giyinme odama geçtim.

--

Uzattığı kaskı elime aldım. Salık bıraktığım saçlarımın bozulmaması için büyük bir uğraş versem de kaskı başıma takarken saçlarımın karışmasına engel olamamıştım.

"Bu motor senin mi?"

"Evet."

"Peki ya o araba senin miydi?"

Cevap vermeden önce kaskını taktı. "Hayır, babamın o." Motora binip arkasına geçmemi bekledi, hızlı davranıp oturduktan sonra kollarımı mecburen beline doladım.

Aşırı hız yaparak sürdüğü motosikletini Bordo Caddesi'nin girişinde durdurduğunda midemin bulandığını hissediyordum. O, kaskını çıkarmakla meşgulken ben aceleyle motordan inmeye çalışıyordum. Ardımdan inip ellerini kaska uzattı. 

Her ne kadar "Ben yaparım..." demiş olsam da beni dinlemeyip kaskı çıkardı ve kendininkini koyduğu yere bıraktı. Daha sonra yine benden önce davranıp birbirine karışan saçlarımı düzeltti.

"Saçlarına dokunmak heyecan verici bir hismiş," diye kendi kendine mırıldanır gibi konuştuğunda kaşlarımı çattım. Bunu görmesini istemeyerek hemen kaşlarımı düzeltip yapmacık bir gülümseme eşliğinde kendimi ondan bir adım geriye çektim.

Elini bana uzattığında ilk başta ne yapmak istediğini anlamadım. Tutmamı istediğini fark ettiğimdeyse isteksiz bir şekilde gülümsedim; başımı, bunu yapmayacağımı belli edercesine hareket ettirdim.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin