BÖLÜM 1: BANA AŞIK OLUR MUSUN?

Start from the beginning
                                    

Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum. Neden böyle garip sorular soruyordu ki bana? Tanımaya mı çalışıyordu beni? Onu tanımak istemediğimi kalbini kırmadan nasıl söyleyebilirdim? Sorun o değildi. Ben değil yeni bir kadınla, bir erkekle bile tanışmak istemiyordum. Hayatıma yeni bir insan almak istemiyordum. Yoldan geçen herhangi birine yol tarifi bile vermek istemiyordum.

Artık üzülmek istemiyordum.

Yine de bacaklarını salladığını görünce "1.88" dedim.

"Öyleyse, adın ne?" diye sorarken ki sesi öfkeden tamamen arınmış, heyecanla titremişti.

Bana karşı hissettiği bu iyi duygu hoşuma gitmeyince bir anda ona döndüm. "Seninle ilgilenmediğimi görmüyor musun?"

"Adını söyleyecek misin?"

"Adımı söylediğimde defolup gidecek misin?"

Kaba mıydım? Kaçıp bir an önce kendisini benden kurtarmasına yetecek kadar.

"Evet," derken alınmış gibiydi.

"Adım Kıvanç..."

Bir anda neşelenerek gülümsedi. Dudaklarının kıvrılışının içimi ısıttığını hissettiğim anda, "Memnun oldum Kıvanç!" dedi. "Ben de Nehir."

Nehir mi? Adın Nehir mi?

Bu gerçek miydi yoksa hayat bana 26 Ocak gecesini ve Hazel'ı bir an olsun aklımdan çıkarmamam için bir oyun mu oynuyordu?

Önüme dönüp çocukları izlemeye devam ettim. Artık gitmeliydi. Adımı öğrendiğinde gideceğini söylemişti. İsmi bile canımı acıtmaya yetmişken yanımdaki varlığını sürdürmemeliydi.

"Adımı öğrendiğinde defolup gideceğini söylemiştin," dedim öfkelenerek. Neden gitmiyordu?

İrkilerek cevap aradı. Araladığı dudaklarının bana şifa getireceğini bilmediğim o anda, beni şaşkına çevirecek o soruyu sordu.

"Sana âşık olmama izin verir misin?"

Önce ne diyeceğimi bilemedim, sonra "İzin verirsem beni rahat bırakacak mısın?" diye sordum.

Başını iki yana salladı. "Hayır, bana yardım etmen gerekecek."

"Bunu yapacağımı düşünmeni istemem," diyerek tekrar çocuklara döndüm. Fakat belki de yapmalıydım. Belki de bu kız, çığlıklarımı duyup da gelendi.

"Ya, sadece benimle bir süre görüşeceksin, o kadar... Sevgili olalım demiyorum ki ben sana," dedikten hemen sonra, "Sadece bu parkta görüşsek de olur, yeter ki sen sana âşık olmama izin ver," diye devam etti.

Ne kadar saçma da olsa istediği, bir an durup ciddi ciddi düşündüm. Onunla bir süreliğine bu parkta görüşmek ister miydim? Hayır, kesinlikle istemezdim. Öyleyse neden bir yanım teklifini reddetmemem gerektiğini söylüyordu?

Beni sevmek istiyordu, beni sevmenin ne kadar zor olduğunu bilmezken. Acaba merak ettiğim şey bu muydu? Beni sevip sevemeyeceğini mi görmek istiyordum? Hala bir şansım var mıydı yoksa 26 Ocak gecesiyle birlikte ben sevilebilme ihtimalimi de kaybetmiştim?

Başımı çevirip kirpiklerini kırpıştırdığı gözlerine baktım. Nasıl da içten bir heyecandı bu...

"Tamam," dedim bir anda.

Nasıl yani? Bu kadar kolay mıydı?

Hazel'dan sonra kimseyle tanışmamış, muhatap bile olmamış olan ben, öylece ikna olmuştum öyle mi? Sırf yeniden sevilip sevilemeyeceğimi görmek için mi?

SOLUCAN 1 ve 2. KitapWhere stories live. Discover now