Twenty-first Bygone

2.1K 237 54
                                    

Üzerimde hissettiğim baskıyla, açmaya çalıştığım gözlerimi aralayamamıştım bile. Konuşmak için açtığım ağzımın üzerine kapanan eller, sesimin çıkmasını engelliyordu. Parmağımı bile oynatamıyordum. Üstümdeki her kimse, beni fena sıkıştırmıştı. Eğer bu bir şaka falansa, onu bulup gebertecektim. Nefessiz kalıyorum. Kim neden beni öldürmek istesin ki? Başımı tüm gücümle sağa sola sallamaya çalışıp ağzımdaki ellerin kaymasını ve bağırıp yardım istemeyi düşünüyorum ama o eller o kadar güçlü ki, ben tüm gücümü tüketiyorum. Sanırım artık ölüyorum. Çünkü ağırlığını tamamen üzerime veren beden, beni iyice güçsüz bırakmıştı. Sağ gözümden, ip gibi saçlarıma doğru akan göz yaşımla birlikte, çırpınmayı bırakmıştım. Nefes alamıyorum. Jungkook, seni seviyorum. Tanrım, sana geliyorum.

Büyük bir gürültüyle açılan pencerenin sesiyle, üzerimdeki ağırlık hafiflemişti. Hızla yattığım yerden doğrulup, odadaki tüm oksijeni ciğerlerime çekmek istercesine nefes almaya başladım. Sağ tarafımda hissettiğim karaltıyla, başımı yavaşça oraya çevirdim. Karanlık odada yüzünü seçemesem de, uzun boylu bir- ne diyorum ben? Tanrım.. Korkuyla attığım uzun çığlık üzerine, açılan kapıdan içeriye girenlerin ardından, yavaşça dışarıya süzülen bedene baktım bir süre.

"Noona, NOONA!" Jungkook'un beni sarsmasıyla kendime gelip ona ve yanında endişeyle bana bakan diğerlerine döndüm. Hala sessiz ve titrek çıkan sesimle konuşmaya çalıştım.

"Kabus gördüm sanırım. İyiyim."

"Ben su getireyim." Hoseok koşarak odadan çıktığında, gerileyerek yatağın başlığına sırtımı dayadım ve Jungkook'a bakarak konuştum.

"Ben en son Jin'in yanındaydım," Jungkook usulca başını salladıktan sonra cevap verdi.

"Başını yatağına koymuş ve uyumuşsun, ben de seni alıp odaya getirdim." Anladım dercesine başımı salladığımda, önüme uzatılan bardağa uzandım.

"Teşekkür ederim." Hoseok gülümsediğinde, suyu içtim ve diğerlerine bakarak konuştum.

"Gece gece rahatsız ettiğim için özür dilerim. "

"Sorun değil."

"Sorun değil noona."

"Sorun değil, sen bizi düşünme."

"Biz sadece korktuk, düştüğünü falan sanmıştım." Hepsi tek tek konuştuklarında, gülümsemeye çalıştım.

"Eh, madem iyisin, biz de uyumaya gidelim o zaman." Yoongi konuştuğunda hepsine teşekkür edip, yanımda hala bana bakan Jungkook'a döndüm.

"Jungkook,"

"Efendim?" Bunu söylemeli miydim emin değildim fakat söylemezsem içimde kalabilirdi. Boğazımı temizleyip tekrar ona döndüm ve cevap verdim.

"Siz odaya girerken, burada birisi vardı."

"Noona, kabus gördüm dedin ya," Hızla başımı salladım ve konuştum.

"Hayır, yalan söyledim ama birisi beni öldürmeye çalışıyordu Jungkook." Halime bakıp kıkırdadıktan sonra konuştu.

"Noona, herkes uyuyordu. Ayrıca kim niye seni öldürmek istesin ki? Çok komiksin." İnanmayacağını tahmin etmeliydim. Başımı sağa çevirdiğimde, sesini duyduğum pencereye takıldı gözüm.

"Jungkook, bu pencereyi kim kapattı?"

"O pencere zaten kapalıydı noona. Hava sıcak değil sonuçta, kimse açmaz pencereyi." Başımı pencereden ayırmadan konuştum.

"Bu pencere açıldı ve ben öyle uyanabildim. Ve ciddiyim Jungkook, birisi eliyle ağzımı kapatmıştı ve ben nefes alamıyordum."

"Noona, kabus görmüşsün sen," Jungkook'u kendime inandıramayacaktım. Ben emindim, o gördüğüm beden gerçekti. Ama Jungkook bile bana inanmazsa, birşey yapamazdım. Gecelerimin bari kabus olmaması iyi olurdu aslında.

"Noona yanağına ne oldu?" Jungkook'un elini değdirdiği yere götürdüm elimi. Acı veya sızı hissetmiyordum ve ne olduğunu da anlayamamıştım.

"Ne var yanağımda Jungkook?"

"Morarmış. Küçük birşey ama yeni fark ettim. Bir yere çarpmış olmalısın." Elini yanağımdan çekerken cevap verdiğinde, konuştum.

"Bir yere çarpmadım. Jungkook, o yaptı. Inan bana,"

"Noona, sen kabusu gerçek sanmışsın. Bazen bilmeden bir yere çarpınca da böyle olur ama fark etmezsin." Başımı onaylamazca sallarken, sıkıntıyla nefes verdim. Ne dersem diyeyim bana inanmayacaktı. Kime anlatsam bana inanırdı ki acaba? Jin.. Ah, hayır. Aklıma gelen şeyle Jungkook'a bakıp konuştum.

"Jungkook, Jin neredeydi? Herkes buradayken o yoktu değil mi?"

"Derin uyuyor olmalı noona. Üst katta olduğu için seni duymaması normal." Usulca başımı salladığımda, tekrar konuştu.

"Hadi artık uyu noona. Dinlenmelisin." Kalkmak için kıpırdandığında, kolunu tutup onu engelledim ve konuştum.

"Beraber yatalım mı Jungkook?" Anlamayan bakışları yüzümde dolanırken, tekrar konuştum.

"En azından ben uyuyana kadar yanımda yat," Büyük bir abi edasıyla başını salladığında, yatakta duvara doğru kayarak ışığı söndürdükten sonra yanıma yatmasını bekledim. Yanıma yattığında, hemen beline sarılıp başımı boyun girintisine soktum ve gözlerimi kapattım. Kardeş gibisi olamazdı bu dünyada değil mi? Hele ki Jungkook gibi bir kardeşe sahipse insan. Bu yüzden o yanımdayken uyumalıydım. Gözlerim kapalı olsa da, uyuyamıyordum. O şey aklımı kurcalıyordu. Her an yanımda olan Jin'in tüm evi inleten çığlığıma rağmen gelmemesi ilginçti açıkçası. Aklıma gelen düşünceler beni korkutuyordu. Daha doğrusu, kabuslarla uyandığı gecelerine, beni de dahil etmesinden korkuyordum.

Y/N: Sonunda kızın da psikolojisi bozuldu tebrikler Jin... Ama gerçekten bozuldu mu yoksa doğru mu söylüyor ben de bilemiyorum. ㅋㅋㅋ Sizleri çok seviyorum ♡💜💛💚💙💖♡ Don't forget babies♡

NONETHELESS ✴  [ Kim SeokJin ] ✔Where stories live. Discover now