15. Bölüm

406 29 0
                                    



*******

Berna saatlerce ağlamıştı. Kalbi acıyordu. Egemen'e çok kızgındı. Terk edilmek onu yıkarken "Her şey bittiğinde gitmemiz gerek." dedi Pelin'e. Pelin ablasının bu haline çok üzülüyordu. Ama yapacak başka bir şey yoktu. Ayrılık hastalığı tüm kalplere bulaşmıştı. Kar hızını daha da arttırmıştı. Yeryüzü beyaza boyanırken, Pelin endişeli bir halde "Berna hadi içeri girelim. Hasta olacaksın." dedi. Ama genç kız onu dinlemiyordu. İki elini kollarına dolamış, soğuktan titrese bile içeri girmiyordu. Hala Egemen'in onu bıraktığı yerdeydi. Hala şaşkın, kırgındı.

Pelin kardeşini ilk kez bu kadar kötü görüyordu. Hep yıkılmayan Berna, şimdi yıkılmıştı.

"Gidelim mi Pelin?"

Pelin şaşkın bir halde "İçeri mi?" dedi. Berna başını iki yana salladı.

"Hayır. Amerika'ya gidelim mi?"

"Ama abla babamın katillerinden intikam almamız gerek."

"O zaman sadece bu evden gidelim. Canım çok acıyor. Egemen'i gördükçe daha kötü olacağım. Gidelim Pelin. Lütfen gidelim..."

"Tamam abla. Tamam... Gidelim."

****

Egemen kendini banyoya kilitlemişti. Aynada gördüğü acılı yüze katlanamadı. Adeta delirdi. Kendinden nefret etti. Sağ elini öfkeyle sıkıp, aynaya hızla vurdu. Büyük ayna bin bir parçaya ayrılırken, yerle bir olmuştu. Egemen yaralanan elini umursamadı. Sıcak sıvı elinden zemine dökülürken birkaç adım gerileyip yere çöktü. Sol elini saçlarının arasından geçirdi. Buz gibi duvara sırtını yasladı. Başını öfkeyle duvara vurdu. Acısından ölmek istiyordu. Sanki bir el boğazını sıkıyor, nefes almasını engelliyordu.

"Nasıl dayanacağım. İçimdeki bu acı beni yakıp, yıkarken, nasıl senden uzak duracağım? Ne sana gelebiliyorum ne de senden kaçabiliyorum. Berna? Bu acı başka bir şeymiş. Aklım, mantığım erişmiyor." Diye fısıldadı. Gözlerinden damlalara yanağına süzülürken, çok düşündü.

Neden bu hale gelmişlerdi? Herkes bir anda kendi kabuğuna çekilmişti. Her şeyden çok yorulmuş, hiçbir şeyle savaşacak güçleri kalmamıştı. Sanki her şey bir anda sarpa sarmış, onları tüketmişti. Peki, şimdi ne yapacaklardı? Yeniden güçlenip savaşabilecekler miydi? Yoksa bir ömür bunalımda mı kalacaklardı? Rezil hayat onları o kadar çok bunaltmıştı ki ne yapacağını bilemedi. Herkes darma duman olmuştu. Her şey o kadar çok üst üste gelmişti ki, bir çözüm bulamaz olmuşlardı. Egemen çalan telefonuna kulak kabartırken, düşüncelerini güçlükle durdurdu. Sol eliyle cebinden telefonunu alıp kulağına götürdü. Arayan Ayaz'dı.

"Egemen! Kardeşim herkesi salona topla. Birazdan geliyoruz. Size bir sürprizimiz var."

Egemen merakla "Ne sürprizi?" dedi. Artık güzel bir şeyler öğrenmek istiyordu.

"Gelince öğreneceksiniz. Hadi çabuk ol!"

"Tamam." deyip kapadı telefonu. Güçlükle ayağa kalkıp, kanayan eline göz attı. Damarları kopmuşçasına acı çekiyordu. Ama umursamadı. Bir havluya sağ elini sarıp odasından çıktı. Merdivenleri inerken ev halkına sesleniyordu.

"Çocuklar! Herkes hemen salona toplansın! Acil durum!"

Ege elinde silah odadan düşe kalka çıktı. Egemen şaşkın bir halde ona baktı.

"Ne oldu abi? Baskın mı yedik?"

Egemen gülümsedi.

"Yokta senin bu halin ne oğlum?"

GECE'NİN HÜZNÜ -2-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin