32.Bölüm : Bu Filmin Son Sahnesi...

Comenzar desde el principio
                                    

''BİR DAHA SAKIN! SAKIN İZNİM OLM-'' derken kendimden geçtiğimi hissettim, hiçbir şey duyamamaya başladım, hiçbir şey görememeye. Mert beni kollarımdan tutup kaldırdığında, yürütmeye çalıştığında korkuyla hüngür hüngür ağlıyordum. Hayatımın en zor anlarından birini yaşamıştım, en zor... Mert beni tuvaletin önüne götürdüğünde bomboş koridorun yerine oturdum, buz gibi yere değdiğinde ellerim, çaresizlikten titriyorlardı... Mert yanıma çömeldiğinde hüngür hüngür ağlayarak yasladım başımı ona.

''Ne yapacağız...'' diye fısıldadım, ''Mert biz ne yapacağız!?''

Sessizlik. Hıçkırık seslerim, yavaş yavaş sakinleştiğim dakikalar...

''Zeynep,'' dedi Mert korkuyla, ''notlar gerçekten doğru mu...'' Başımı kaldırdım. Korku dolu yüzüne baktım kızarmış gözlerimle.

''Onur gerçekten hasta mı... gerçekten bu cinayeti işledi mi... Eğer öyleyse onun dışarıda olması doğru değil.'' Kaşlarımı çattım,

''Y-yani... ne yapmamız gerekiyor?''

''Bu şekilde kendine de insanlara da zarar verecek. Onu iyileştirmemiz gerekiyor, hastaneye götürmemiz gerekiyor, durumunu ona anlatmamız gerekiyor! Ama...'' diyerek durduğunda merakla baktım yüzüne,

''Ama ne?''

''Ama ya Onur suçsuzsa? Ya sadece bir hastalığı varsa ve bunu bilen biri suçu Onur'un üstüne atıyorsa? Ya böyleyse? Çünkü ben hala inanmıyorum...''

''Neye?''

''Onur'un bir katil olduğuna. İnanmıyorum. Ve o anı görene dek asla inanamayacağım sanırım... Sen iyi misin?'' Başımı salladım burnumu çekerken, gözleri bileğime kaydı, mosmor olmuş bileğime baktı uzun uzun.

''Yolun sonuna gidiyoruz...'' diye mırıldandı. Bakışlarım karşı duvara daldı. Kim için son olacaktı bu, ne için son olacaktı. Bilmiyordum... Tek bildiğim iyi bir şeyler olmayacağıydı.

''Mert! Zeynep!'' Burak'ın telaşla yanımıza gelişi korkarak olduğum yerde sıçramama neden oldu.

''Ne oldu!?'' diye sordum korkuyla ayağa kalkarken. Yüzündeki dehşet ifadesi kalbimi öyle hızlandırmıştı ki belki de kalbim yerinden çıkmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı.

''Onur'u aradılar... Müdür yardımcısı aradı...''

''Ne olmuş oğlum söylesene!'' diye kalktı ayağa Mert.

''Karartılan güvenlik kamerası görüntülerinin birkaç dakikasını temizletebilmişler...'' Yutkundu, biz şoka girdiğimizde ağır ağır yüzlerimize baktı, ''biz de olabiliriz... o görüntülerde biz de olabiliriz...''

Sonrası öyle hızlı bir süreçti ki. Apar topar kafeden çıkışımız, bir taksiye atlayışımız, yola çıkışımız. Titreyen ellerimiz. İçimizde bir tek Onur rahat. Ön koltukta oturmuş ve öyle emin ki görüntülerde olmadığımızdan, görüntülerin bize katili vereceğinden.

''Birkaç dakikalık görüntüyü kurtarmışlar,'' diye açıkladı, ''elektrik kesildikten sonra bir beş dakika içinde cinayetin işlendiğini düşünürsek, o görüntüler bize katili verecek.'' İçimden ettiğim duaların haddi hesabı yoktu. Lütfen, lütfen... Lütfen Mert'in dediği gibi olsun. Gerekirse hasta olsun Onur, ama sadece hasta olsun... Cinayetle bir ilgili olmasın, yalvarırım...

Sorgumuzun yapıldığı karakolun önünde indik taksiden. Bizi okulun müdür yardımcısı terler içinde karşıladı.

''Onur'um, nerede kaldınız! Siz de görebilin, belki görüntülerdekini tanıyorsunuzdur diye yarım saattir bekletiyorum adamları. Hadi koşun...''

Hızlı hızlı adımlar, hızlı hızlı kalpler, soğuk soğuk terler. Sanırım Mert'in bahsettiği sona yaklaşma durumumuzun somut sahnesi bu. Yürüyüşümüz, attığımız her adım sona doğru götürüyor bizi. Son, bizi o odanın içinde, o bilgisayar ekranında bekliyor. Bakışlarımı bileğimdeki morluğa çevirdim, başımı kaldırdım, bakışlarımı Onur'a çevirdim. Onun o umut dolu yüzüne baktım... Katili bulacağının umuduyla dolu o yüzüne... Başımı çevirdim. Kavimler göçü döneminin resmedildiği tablolardan birinin tasviriydik sanki. Odaya girdik, müdür yardımcısı polislerle selamlaşırken dördümüz tam arkalarına geçtik, bilgisayar ekranına diktik gözlerimizi.

Bir parmak hareketi, bir tuşa basış... Videonun açılışı... İşte hayatımızı alan bu olayın yaşanış anı karşımızdaydı şimdi...

Sarı saçların sahibi, notları yazan her kimse ''güneş'' diye tarif ettiği o kız girdi önce koridora. Ağır ağır yürürken birden durdu. Ona seslenilmiş gibi ağır ağır arkasını döndü. Kaşlarını çattı. Kamera öyle ters bir köşeye denk geliyordu ki o an sadece kızı görebiliyorduk. Tanrım... Tanrım! Bir elin uzanışı, kızın karnına bir bıçak saplayışı, bir bıçak daha, kızın çırpınışları, kendini bıçaktan çekmeye çalıştığı o üç saniye, bir bıçak darbesi daha, bir tane daha, saçlarından tutuluşu, yere yatırılışı... Nutkum kalmadı artık, o acıyı kendi karnımda hissediyorum. Beynim kaynıyor. Hadi... hadi... Onur olmasın... hadi... Sarışın kızın karnındaki bıçağı çekti aldı bir el, sonra sahneye bir adım girdi. Yanından geçip gitti, adımlar ata ata, ağır ağır yürüye yürüye... Elindeki bıçaktan kan damlaya damlaya... Gözlerimi kırpamadım. Nefes alamadım. Bir daha nefes alabileceğimi de sanmıyordum.

Onur'un kızın yanından geçip gidişi, elindeki bıçaktan damlayan kanlar, bu filmin son sahnesiydi. Video kapandı, ekranda SON yazmadı, ama benim göz kapaklarım kapandığında oluşan karanlıkta SON yazıyordu... Son...


---

Okumayanlar için bölümün başındaki notun tekrarı :

Bölümün bu kadar gecikmesinin sebebini kısaca açıklayayım, biliyorsunuz iki hafta önce İstanbul'da imza günüm vardı, imza gününe gelen herkese çok çok teşekkür ederim öncelikle. Fuardan çıktığım an hastalandım, imza gününün akşamında acildeydim. Berbat bir iki hafta geçirdim, o halde devam zorunluluğum olduğu için okula Antalya'ya geri döndüm, ve yeni yeni kendime geliyorum. Yarın da ilk vizem var ama sizi daha fazla bekletmek istemediğim için bölüm yazmak istedim. Size 33.bölümde şok olacağınızı söylemiştim, ama o bölümü çok çabuk okumak istediğiniz için şok olacağınız olayı bu bölüme aldım! Ve birazcık kısa olduğunun da farkındayım, emin olun boş ve sağlıklı olduğum ilk an upuzun bir bölüm yazacağım. Gerçekten hasta, vizeleri başlamış bir yazar olarak yorumlarınıza, oylarınıza çok ihtiyacım var. Sizleri çok seviyorum, görüşmek üzere^^ -Beyza.  


İletişim : 

Instagram : beyzalkoc (tek a ile)

Snapchat : beyzaalkoc

Twitter : beyzaalkoc

Karantina SerisiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora