34.Bölüm -HAYALPEREST-

1.3K 112 44
                                    

Bölüm Şarkısı: Teoman-Hayalperest





 Onu kıskanmam için hiçbir sebep yok. Bu kadar çok duyguyla içim içime sığmazken, ben dolup taşarken bir de çocukça bir duyguya yer açacak değildim. Kendi kendime yarım ağız gülerken Dağhan'ın cümlelerini sürekli bir kenara atmaya çalışsam da sülük misali oraya yapışmışlardı ve neyle uğraşırsam uğraşayım, neye odaklanırsam odaklanayım bir yerlerde sinyal çakıyorlardı.

Lavaboda sıcaktan al al olmuş yanaklarımı ıslatıp, enseme yapışmış saçlarımı bileğimdeki lastik tokayla atkuyruğu yaparken bugün işe erken gelmiş olmanın, daha doğrusu sabah gelmesi gereken ama işi çıktığı için gelmeyen diğer garsonun yerine bu saatte burada olup 4'te çıkmanın avantajlarından yararlanacaktım.

Buradan çıkmama bir buçuk saat vardı ve işin sonunda kuaföre gidip, saçlarımı sağlıklı bir görüntüye sahip olacak şekilde kestirip ardından babamın mezarlığına gidecek ve beni hissettiği konusunda olan sonsuz inancımla onunla sohbet edecektim. Ağlamamak adına kendime verdiğim sözü tutmak için ilk adımımı atacaktım. Annem günler sonra tekrar İstanbul'a döndüğünde beni daha sağlıklı görecek ve belki de motive olacaktı. Bu yüzden son günlerimi Tunay üzerine düşünmek yerine buna harcayacaktım.

Islak ellerimi boynuma son kez bastırıp kâğıt havluyla kuruladıktan sonra yüzümü nemli bırakarak lavabodan çıktım ve yeni müşteri gelip gelmediğine baktım. İleriki masada oturan, yeni gelmiş biri vardı ancak biraz daha dikkatli bakıp, kolonu geçtiğimde onun Tunay olduğunu fark etmemle geri bastım ve kasaya doğru ilerlemeye başladım.

''Aden.'' Tunay'ın tok sesi bana doğru geldiğinde her ne kadar duymazdan gelmek istesem de başım çoktan adını duymuş olan beynimin refleksiyle o yöne dönmüştü. Tunay eliyle bana 'gel' işareti yaptığında tek kaşım kalktı. Oraya doğru tereddütlü adımlar atarken kafenin geniş kapısından çıkıp, bahçeye ilerledim ve çıkış kapısına yakın masada oturan, üzerinde baskılı beyaz tişört, altında koyu renk kot olan Tunay'ın yanına vardım.

''Hiç aklına benden de sipariş almak geliyor mu Aden?'' Tepesinde dikilirken ifadesizce yüzüne baktım.

''Hayır.'' dedim net bir sesle. Elindeki gazeteyi masanın ortasına bıraktığında spor kısmını incelediğini fark ettim.

''O zaman işleri biraz değiştirelim. Bana soğuk bir şeyler getir.'' Her ne kadar benim işim kasaya bakmak diye bağırmak istesem de annesiyle konuştuğumuzda arada sırada sipariş de almam gerektiğini söylemişti.

Arkamı dönüp istediğini getirmek üzere tekrar kafeye girdiğimde mutfağa yöneldim. Soğuk içecekleri gözden geçirirken seçim yapma işi bana kalmıştı. Soğuk çay? Double soğuk çay? Kola? Taze sıkılmış meyve suları? Dün Tunay'ın kola içtiğini hatırladığımdan ben de bir kola aldım ve büyük bardağa boşaltarak buzluktan buz almak için buzdolabına yöneldim.

''Tüm işler sana kaldı, ha Aden?'' Semih waffleları bir tabağa yerleştirirken gülümsüyordu.

''Tüm işler değil.'' diye mırıldandım. Küp şeklindeki buzları kolaya koyup bir de pipet koyduktan sonra tepsinin üzerine bir peçete atıp, kola bardağını üzerine koydum ve dikkatli bir şekilde mutfaktan çıkıp Tunay'a doğru ilerlemeye başladım. Yarım yamalak güneşin yansıdığı, yarım yamalak da ağaç yapraklarının hışırtılı bir sesle onu gölgelediği masasına ulaştığımda önce önüne peçeteyi koydum ardından da bardağı yerleştirdim. Tunay göz ucuyla kola bardağına bakarken bana yöneldi.

BUĞULU KANWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu