6.Bölüm -ÖLÜYORSUN-

1.9K 165 6
                                    

Kimi mavinin berraklığında hayatı bulmuş, kimi siyahın asaletinde boğulmuş. Herkese göre güzel bir renk var. Ben neden kendi rengimi bulamıyorum? Sanırım sorun inanmamam gereken her şeye kolaylıkla inanmamdı. Çocukken yapılan her mecazi benzetmeye gerçek gözüyle baktım, anlatılan her masala inandım. Mavi ve yeşilin ufuk çizgisinde, birbirinden ayrıldığı noktanın tam ortasında görkemli bir şato olduğuna inandım. Bir gün gelip bana üç dilek hakkı verecek bir cin olduğuna inandım, ben merdivenlerde ayakkabısını düşürmüş bir kızın prensini bulduğuna inandım ve en kötüsü; ben güzel bir dünyanın beni beklediğine inandım.

 Hayallerimin yön değiştirmesine sebep olan ailem, parmaklıkların arkasına atılmışım gibi hissettiren okulum ve her seferinde kabinde ağlamama sebebiyet veren sınırlandırmalar. Boğulmak için ne de çok sebep var! Annemin onaylamaz ifadesi beni baştan aşağı süzerken şimdiden üzerimdeki dar, yanları deri, diz üstü etekle vedalaşmaya başlamıştım.

‘’Çok dar ve…’’ Tereddütlü çıkan sesini yarıda kestim.

‘’Abim izin vermez.’’

 Derin bir iç çekti. Elindeki bir başka kıyafet parçasını bana uzattı ancak kıyafete kısacık bir bakış atsam da almadım. Tekrar arkamı dönüp kabine girdim. Kapıyı kapatıp sırtımı kapının arkasında asılı duran aynaya yasladım. Yavaş yavaş yere doğru kayarken dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Abim, bir kız arkadaşı olduğunda onu da böyle kısıtlıyor muydu acaba? Yoksa kimin gücü kime yeterse hesabıyla her şeye rahatlıkla göz mü yumuyordu? Kızların büyük bir çoğunluğu için bir tutku olan alışveriş benim için bir işkenceydi. Onun yüzünden!

 Üzerimdeki eteği aşağı doğru sıyırıp, pantolonumu üzerime geçirdim. Ayakkabı bağcıklarımı da bağladıktan sonra eteği elime alıp kabinden çıktım. Eteği raflardan birine özensizce attıktan sonra beni bekleyen annemin elinden çantamı kaptım.

‘’Sıkıldım artık eve gidelim.’’ Annem ifadesizce yüzüme baktı.

‘’Hiçbir şey almadın Aden.’’

‘’Almadım değil, aldırmadın.’’

‘’Abin senin için doğru olan şeyi yapıyor.’’ Sabırsız bir şekilde iç çektim.

‘’Bir zamanlar kendisi içinde doğru olan şeyi yapsaydı bugün benim hayatım bir cehenneme dönmezdi.’’ Annemin gözleri öfkeyle büyürken, dişlerini de sıktığını sıkılaşan çenesinden anlayabiliyordum. Annemin nasihat yüklü konuşmasını dinleme gereği duymadan otomatik açılan kapılardan dışarı çıktım.

Koyu gri bulutların üst üste geçtiği gökyüzüne baktım. İlkbaharın ilk yağmuru, ilk damlaları… Kollarımı göğsümde kavuşturarak arkamdan geldiğini göz ucuyla gördüğüm annemle eve doğru yürümeye başladım.

 Sorun aptal kıyafetler değildi, ben de çok meraklı değilim dar ve kısa şeylere. Sorun, bu konu da bu kadar fazla üzerim gelinmesiydi. Abim ‘giymeyeceksin’ yerine daha düzgün bir dille ‘giymenden hoşlanmıyorum’ dese, sesine biraz nezaket katıp adam akıllı rica etse hissettiklerim ve aramızdaki bağ çok daha farklı olabilirdi. Ama babama benziyordu ve genetik bir şekilde bunlardan uzak duruyordu. Babadan oğla. Aman ne güzel saltanat!

--

 Sabah her zaman olduğu gibi güç bela yatağımdan koptuktan sonra başımdaki ağırlıkla hafifçe sendeledim. Bir elimi duvara koyup, destek alarak kapıyı açmayı başardığımda uyku düzenimin yerle bir oluşunun beni bu derece etkilemesine şaşırdım. Ben uykuyu sevmezdim ki! Çok fazla mecbur kalmadıkça ağrı kesici almazdım ancak sanki biri kafatasımın iç kısmından dışa doğru davul tokmağıyla vuruyormuş gibi hissediyordum. Kısacası bir ağrı kesiciye ihtiyacım vardı. Uzun koridoru geçip mutfağa vardığımda dolapları karıştırmaya başladım. Kâse arkalarına, tencere içlerine bile baktım ama yoktu.

BUĞULU KANWhere stories live. Discover now