18.Bölüm -VİCDAN-

1.4K 143 26
                                    

* Medya:Ed Sheeran-I see fire


Bugün yeterince şey yaşanmıştı. Yeterince konuşulmuş, bağırılmış, çığlık atılmış, korkulmuş, ağlanmış ve kesinlikle yeterince acı çekilmişti. Vücudumdaki hücrelerin dibinde kalan enerji kırıntılarını bile tüketmiştim.

Daha fazla kelime işitmemeliydi kulaklarım, dudaklarımdan daha fazla sözcük çıkmamalıydı. Uyumalıydım, korkunç bir etkiyle hayatımın sonuna kadar anılarımın bir parçası haline gelecek bu günü uyuyarak yiyip bitirmeliydim.

Gevşek bir şekilde kucağımda duran ellerimin arasındaki telefonum artık çalmamalıydı. Yerini turuncu tonlara bırakan güneş bir an önce batmalı, karanlık çökmeli ve ben dudaklarıma kilit vurmalıydım.

Telefon çalmayı bırakıp bu sefer de bir diğer mesaj sesiyle yanıp söndüğünde ekranı kaydırıp mesajı açtım ve yorgun gözlerimden dolayı bulanıklaşan görüntüyü netleştirmek için telefonu yüzüme yaklaştırdım.

Eğer telefonu açmazsan odaya gelirim! Aç şunu!

Koyduğu her ünlemde sesinin yankısını duyarken telefonu kökten kapatarak yanımdaki küçük masanın üzerine bıraktım. Vicdan azabı mı çekiyordu şimdi de? Olanları öğrenip kendisinde ufacık bir suçluluk payı olduğu için mi arıyordu?

''Kim arayan bu kadar?'' Taha sonunda dayanamamış bir şekilde sorusunu yönelttiğinde ellerini birbirine kenetlemiş koltukta oturuyordu.

''Çiğdem.'' dedim alışageldiği ismi söyleyerek.

''Aptal kız tripleri.'' diye homurdandığında önce yeni terlemiş bıyıklarına daha sonra bir ergen olduğunu bas bas bağıran yüzüne baktım. Bir de seninle uğraşamazdım!

Bakışlarımı tekrar sabit tuttuğum duvara yönelttiğimde dışarıdan gelen bir takırtı sesiyle irkildim. Takırtıdan daha çok duvara inen bir yumruk sesine benziyordu aslında.

''Buğra sakin ol!''

Kapının arkasından buraya doğru annemin uyarıcı ses tonu geldiğinde aynı zaman da duvara inen bir yumruğu anımsatan sesi tekrar duymuştum.

''Onu geberteceğim!''

Bu sefer de abimin sesi yankılandığında birilerinin onlara buranın hastane olduğunu hatırlatmak üzere geleceğine bahse girebilirdim. Duvara doğru inmiş sert bir hamle daha duyduğumda istemsizce yutkundum. Aynı sertlikte kapı aniden açıldığında elimle yatağın kolunu kavradım. Abim içeri kızarmış yüzüyle girdiğinde ellerini yumruk yapmaktan eklemleri beyazlamıştı. Annem ardından kapıyı kapatıp hemen yanında durduğunda abimin kızarmış açık kahve gözleri hemen üzerimdeydi.

''Sana tek bir şey soracağım Aden.'' Ses tonu düz ama katıydı, her zamanki otoritesinden gram kaybetmemişti. ''Sana...'' Adem elması yerinden oynadığında yutkunduğunu gördüm. ''...bir şey yaptı mı?''

Pek çok şey yapmıştı. Tokat, tekme ve acı veren diğer darbeler. Ama abimin kastettiği şeyin bu olmadığını biliyordum. Tahminim tüm kanı yüzümde toplarken göğsümü kaldırıp indirecek türden derin bir nefes alıp verdim.

''Gidip ona sor.'' dedim güçsüz bir o kadar da duygusuz bir ses tonuyla. ''Geçen sefer ona inanmıştın. Yine ona inanacağından eminim.''

''Aden...'' Dişlerinin arasından uyarır bir tonla ismimi söylediğinde kolonu tutan elimi iyice sıktım.

''Ne var?'' diye bağırdım. ''Yalan mı? Ona inanmamış mıydın? Git yine ona sor!'' Abim elleriyle kendi saçlarını kavradığında aynı sertlikle ellerini yüzüne sürttü.

BUĞULU KANWhere stories live. Discover now