''Kızdığın da daha çekici oluyorsun bebeğim.''

Bir yandan ona vururken bir yandan da yardım istiyordum. İçeriye o kız girdiğin de tek hamlede üstümde ki adamı aldı ve bir kenara attı.

''Sana misafirimizi korkutma demedim mi? Ona dokunmak yok demiştim.''

''Biliyorum ama o istedi ben değil.''

Bana baktığın da korkuyla onlara bakıyordum.

''Kızı çok korkutmuşsun baksana.''

''Affedin bir seferlik oldu.''

''Bunun bir seferi yok.''

''Sana beni affet dedim.''

Arkasından çıkardığı silahla onu vurdu. Önümde yatan adama baktığım da öylece bana bakıyordu. Gözlerimi kapatıp bu andan yararlanmak istedim. Son gazla evden çıktığım da koşmaya devam ettim. Arkamdan gelen silah seslerini ve bağırışları aldırmadım. Sadece koşmaya devam ettim. Nefesim kesildiğin de bir yere sığındım. Boş bir apartmandı. Beni burada bulamazlardı. İçeriden gelen seslerle ürküp dışarıya çıktım. Beni gördüklerin de arkamdan gelmeye başladılar. Ayaklarım isyan ediyordu ama onları aldırmadan koşmaya devam ettim. Kız önüme geçtiğin de yolumu değiştirip koşmaya başladım. Bunlara inanamıyordum. Sanki filmindeki başkahraman gibiydim. Çıkmaz sokağa girdiğim de arkamı dönüp kaçma planları yapmaya başladım. Kız ve bir sürü adam beni bulduğun da bir yerlere zıpladım ve yukarıya çıkmayı başardım. Ben bunları yapmayı nereden öğrenmiştim bu kadar çevik değildim ki ben. Bir delilik yapmak istiyordum. Bunun olmayacağını biliyordum. Çatılar birbirine çok yakınlardı. Oradan oraya zıplayabilir miydim? Denemeye değerdi. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Kollarımı heyecandan sallıyordum. Belki olacaktı belki de olmayacaktı. Koşmaya başladığım da çatıdan diğer çatıya diğer çatıya derken yine sona gelmiştim. Oradan aşağıya indiğim de silah sesi duyuldu ve ben nefes alamamaya başladım. Canım o kadar çok acıyordu ki yavaşça elimi yarama götürdüm. Neyse ki kolumu sıyırmıştı ama acı şokuna girdiğim için yere yığıldım.

''Demek buraya kadarmış.''

Karnıma yediğim tekmeyle bayılmıştım. Gözlerimi açtığım da kanlar içinde yatıyordum. Kolumu sarmışlardı ama acıyordu. Etrafıma baktığım da eski odaya geri dönmüştüm. O küçük delik bile yoktu. Sadece kapı vardı ve içerisi karanlıktı. Telefonumu aramaya başladım belki de onu almayı unutmuşlardır ama yok. Ağlamaya başladım. Neden bendim neden? Benim suçum neydi ve buraya bu noktaya kadar gelmiştim? Herkes beni merak ediyordur. Annem ve babam nasıllardı? İçeriye adamlardan birisi girdiğin de geri çekildim. Gardımı almıştım.

''Ben sana bir şey yapmayacağım. Sadece yemeğini getirdim ve nasıl olduğuna baktım.''

''Bugün günlerden ne?''

''Perşembe.''

''Yani çarşambadan sonra gelen perşembe mi?''

''Hayır, cumartesiden sonra gelen perşembe. Bir haftadır buradasın uyuyordun. Vücudun çok yorulmuş bunları kaldıramadı sanırım.''

Bir haftadır burada mıydım? Ellerimi saçlarımdan geçirmeye başlamıştım. Bir hafta geçmesine rağmen beni bulamamışlardı. Adam gittiğin de yemeğe saldırmıştım. Çok acıkmıştım ve nasıl yediğimi bilemiyordum. Bir daha kapı açılmamıştı o günden sonra. İkinci haftaya girmiştim ama hala ses seda yoktu. Herkesten ümidimi kesmiştim. Beni asla bulamayacaklardı. Duvarları tırmalıyordum ve yeşil rengini kaybedip beyaza bürünüyordu. Yeşil rengini sevmez oldum. Gün ışığını özler oldum. Sadece sarı bir ışık ve yeşil dört duvar arasında kalmıştım. Kafayı yemek üzereydim. Bacaklarımı kendime çekip sallanmaya başladım. Buradan çıkmam lazımdı. Kapı açıldığın da gözlerim içeriye girecek kişiye hayranlıkla baktı ama yine o adamdı. Elinde bir şey vardı. Mektup gibi. Uzaktan bana attığın da hemen odadan geri çıktı. Kapıyı kilitlediğin de mektubu açıp okumaya başladım.

Serseri ÖğretmenimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin