36. Bölüm

13.4K 751 304
                                    

"Sen böyle kızarınca..."

Bana doğru yürümeye başladı. Bu kez onu durdurabileceğimi sanmıyorum. Ondan ziyade ben kendimde değilim ki!

Aramızdaki mesafe Kai'nin adımlarıyla iyice kısaldı. Bir adım daha atınca daha da kısaldı. Bir adım daha attı ve bir tane daha... İşte şimdi aramızda bir adımlık dahi mesafe kalmadı.

Ne yapacağını kestiremiyorum. Eminim neden bu kadar yaklaştığını o da bilmiyordur. Belki de istemsizce buraya çekildiğini hissetti. Ortam bunu gerektirmiş de olabilir.

Bir anda ellerini havaya kaldırdı ve kızaran yanaklarımı ellerinin arasına aldı. Elleri buz gibiydi. Her zaman sıcak olan elleri, bugün buz gibiydi. Demek ki o da bugün her zamanki Kai değildi.

Az önce kızardığı için yanan yanaklarım yavaş yavaş soğuyordu sanki. Ya ben ısımı Kai'nin ellerine vermiştim ya da onun elleri yanaklarımı soğutmuştu. Hangisi oldu bilmiyorum ama şu anda ısımız dengelendi.

"Sen böyle kızarınca... senden daha çok hoşlanıyorum." diyerek yutkunmama sebep oldu.

Bu kez gülerek:

"Yutkunmandan da hoşlanıyorum" dedi.

Ben de gülümsedim.

"Hep böyle gülmeni istiyorum. Seni ağlarken görmeye dayanamıyorum. Benim yüzümden ağlamana asla dayanamıyorum. Hep gülmeni istiyorum çünkü gülüşünden de hoşlanıyorum. Senden hoşlanıyorum Kübra!"

O konuşurken gözlerinin içine baktım. Ve... Evet! O dürüstlüğü gördüm. Gözleri hiç kıpırdaman bana bakıyordu. Yani bakışları kendinden emindi. Kai şu anda benden hoşlandığını söylüyordu ve benden hoşlandığından emindi. Bir insanın gözleri de yalan söyleyemez değil mi?

Benden hoşlandığını duymak, hem de böyle romantik bir itirafla duymak içimde kıpırdanmalara sebep oldu. Karnımda kelebekler uçuştu mu denir ne denir? Hah! Tam o durumdayım.

Mutluluktan konuşamıyorum bile. Bu güzel sözlerine bir karşılık vermem gerekiyor. Tekrar gülümsedim.

Bir anda masanın üzerinde titreyerek çalan telefon irkilmeme sebep oldu. Ben öyle korkunca Kai de gülümsedi ama ellerini yanaklarımdan çekmedi. Bu anın bozulmasını hiç istemiyoruz.

Arayan kişinin kim olduğu zerre umrumda değil ama telefonun ısrarla hem titreyerek hem de bangır bangır Taeyang'ın sesini çığırması şu an bulunduğumuz ütopik dünyanın dışında bir dünyanın var olduğu anlamına geliyor.

Örneğin; burası bir şirket. Her an biri odaya dalabilir. Bir anda arayan kişi gibi durumdan bi-haber olan biri her an içeri girebilir.

"Telefon..." dedim elimle masayı işaret ederek.

Dakikalar sonra ağzımdan çıkan kelimenin telefon oluşu bütün romantizmi öldürdü resmen.

Kai iç çekerek başını önüne eğdi sonra ellerini yanaklarımdan indirerek kenara çekilip bana yol verdi.

Hızlıca telefona koştum. Arayan kişi şu anda araması gereken en son kişiydi; bu çok zamansız oldu Yixing oppa.

Telefonun zil sesi tekrar başa döndü. Taeyang ısrarla ve sanki her seferinde daha güçlü bir şekilde Minho'nun "Fear" şarkısına eşlik ettiği kısmı söylüyor. Sabaha kadar dinleyebilirim ama şu anda hiç sırası değil.

Fakat açmaya da korkuyorum. Lay şu anımızı bölmesi bir yana şu anda konuşabileceğim son kişi.

Korkulu gözlerle Kai'ye baktım. O da bu romantik anı bozan telefona koştuğum halde neden hala cevap vermediğime şaşırıp:

EXO'nun Asistanı ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin