8.Bölüm

14.1K 801 64
                                    


Ben geldim!

Bölüm de geldi tabii. :D Kırmızı'yı yazmayı çok özlemişim açıkçası. Neyse ki bundan sonra sık sık okuyacağız, hasret bitti. 

Sizi fazla oyalamadan söyleyeceklerimi söyleyip bölüme geçiyorum. Öncelikle, birkaç gün boyunca size Kırmızı'dan bildirim gelebilir çünkü Cennetim'i okuyanlar benim ne kadar takıntılı bir insan olduğumu bilirler. :D Eski bölümleri okuyorum ve gözüme çarpan hataları düzeltiyorum. Bildirimler bu yüzden olabilir, lütfen bana patlamayalım. :D

Bir diğer olarak Facebook grubumuza katılın, Hakan ve Meyra'yı çekiştirelim orada. :D

Hadi, keyifli okumalar dilerim! ♥


8.BÖLÜM

Hakan, elindeki bardağı sert olmamaya çalışarak masanın üstüne bıraktığında çatık kaşlarının gölgelediği yeşil gözlerini Meyra'nın üzerine dikmiş, bir dedektif edasıyla her hareketini takip ediyordu. Kadının saçlarını kulağının arkasına sıkıştırışı, işini yaparken ki dikkati, arada bir yanındaki arkadaşıyla konuşması gibi yaptığı her hareket Hakan tarafından ezberlenmişti. Ona bakmayan kadının terden ıslanmış saçlarını topladığını gördüğünde hafifçe gülümsedi. Çok yorulmuştu, bu her halinden belliydi. Elinde olsa yanına gidip ona yardımcı olmak bile isterdi ama bu mümkün değildi.

"Siz iyi misiniz?" Yanı başındaki adamın sesiyle ona doğru döndü. Anlamaz bakışları adamın esmer yüzünde toplandığında "Neden sordunuz?" dedi.

"Kafanız dağınık görünüyor. Bir şey olup olmadığını öğrenmek istedim." Sanki silkelenip kendisine gelmek istermiş gibi kafasını salladı ve alnına düşen birkaç tutam saçı parmaklarıyla arkaya doğru ittirdi.

"Gayet iyiyim. Bir sorun yok." Adam, son bir gayretle çabaladığında Hakan'ın çetin bakışlarına maruz kalarak başka tarafa baktı. Sorgu sual gereksizdi.

Meyra ise işinden fırsat bulduğu her dakika adamı radarlarının arasına alıyor, her hareketini inceliyordu. Birkaç kez göz göze gelmişlerdi fakat sonucunda iki tarafta bakışlarını kaçırmamıştı.

"İşine baksana."

Duyduğu ses ile Burcu'ya döndü. "İşime bakıyorum zaten."

"İşin adamı incelemek mi?"

Topladığı saçının kuyruğunu omzundan geriye atarken küstahça gülümsedi. "İşim Hakan'a bakmaktır belki de?"

Onun küstahça tebessümünün gerçek hali Burcu'nun dudaklarında can bulurken imalı bir ses tonuyla konuştu. "İsmiyle seslenirim, diyorsun."

"Bildikten sonra neden seslenmeyeyim?"

Önündeki tezgahı uzun tırnaklarıyla çizerken kafasını olumlu anlamda salladı. "Haklısın." Meyra, cevap vermeyi tercih etmeyerek işine geri döndüğünde aklının bir tarafı hala Hakan'daydı. Ne yapıyor, kime bakıyor, kimle konuşuyordu? Haddi olmasa bile bunları öğrenmek istiyordu. Peçeteye uzanarak alnında biriken damlaları yüzündeki fondoteni bozmamak için hafifçe bastırarak sildikten sonra tekrar Burcu'ya baktı.

"Sıkılmadın mı?"

Burcu, kaşlarını çattıktan hemen sonra "Neden?" diye sordu ve devam etti: "Gideyim mi?"

"Tabii ki hayır."

Meyra, kendi kendine gülümserken Burcu'nun böyle düşünmesine şaşkındı. Neden gitmesini istesindi ki? Tek merak ettiği canının sıkılıp sıkılmadığıydı.

KIRMIZIWhere stories live. Discover now