2.Bölüm "Yitirmeden"

2K 118 80
                                    

Pinhani, Yitirmeden

KEYİFLİ OKUMALAR!

Umut.

Soğuk, kireçli zincirler ve kendi kırıklarının ardında yaşamaya, nefes almaya çalışan küçük kız çocuğuna sahip çıkan adamdı, Umut. O küçük, zavallı kızı üşenmeden sevmesini bilen adam. Hani, "O kadar da olmaz!" Denilirdi ya bazen... Umut o kadarıydı işte. Pürüzsüz tenine sakalları bir yapbozun parçasıymış gibi yakışıyordu. Yakışıklıydı, Umut. Kara gözlü, kara kaşlı belkide hala yaralı küçük bir çocukken, gocunmadan yaralarımı sarmak için çabalayan o koca yürekli adamdı. 

Sert yüz hatlarına nazaran yanımda durduğu sürece gülümseyen ve yüzünde ki gamzeleriyle cennetin en nadide parçası olduğunu gösteren bir adamdı.

Umut, aşktı. Aşktan öte can, candan öte ise hayat. Umut, umuttu. Yirmi beş yaşında olan kadını sarıp sarmalayan mutluluk.

Umut'tan öncesi, fazlasıyla zordu benim için. Annesiz ve babasız yaşamayı çabalayan iki kırık çocuktan fazlası değildik, ağabeyim ve ben. Her günümüz birbirimize gülümsemek, her gecemiz birbirimizi sarıp, yaralarımıza merhem olmak için çabalamakla geçerdi. Sonra ansızın geldi gönlümün efendisi. Geldi ve hayatımızda ki yerini benimsedi. Benim aksime ağabeyimin kalbinde çoktan tahtını kurmuştu. Destek çıkmış, yardım etmişti. Karşıma çıktığı ilk an, o dudaklarındaki mutluluk kırıntısında takılı kalmıştı harelerim. Milim milim sızmıştı ruhuma. Ruhumu ruhuna tutsak etmiş, etmeyle kalmamış beni kendine muhtaç etmişti. Ağabeyimin gidişi ise hayatımda ki dönüm noktamdı. Ama Umut gitmemişti. Umut kalmış, sahip çıkmıştı. Ve şimdi ruhum can çekişiyor, onu istiyor fakat mutsuzluğa mahkûm etmekten deli gibi korkuyordu. 

Zavallı küçük kız çocuğu onu kaybetmekten deli gibi korkuyordu.

Umut benim küçüklüğüm, yaşayamadığım, ağabeyim, Savaş'ın yaşatmak için çabaladığı o günlerim, gece yastığa başımı koyduğumda ruhuma dolan huzurum, bir an gelen ağlama duygumdan ibaretti. Canımın her sıkıldığında üşenmeden mutfağa giderek dolapları karıştırma alışkanlığım, kıskançlığımın ta kendisiydi. Göz yaşlarımın akmaması için, göz kapaklarıma saklanan fakat her akıttığım göz yaşıyla beraber bir kez daha aşık olduğum adamdı. Olmayan babam, olmayan annem ve gitmek zorunda kalan ağabeyimin rollerine kuşanan olmuştu. Kırgınlıklarını umursamadan kırıklarımı saran adamdı. Gocunmuyor, üşenmiyor ve vazgeçmiyordu. 

Sevmesini, aşık olmasını biliyordu bir kere. Korumasını, kollamasını biliyordu. Üzmemek için çabalıyor, ne kadar kavga edilirse edilsin, ne kadar kavgalı olursak olalım gece bana sarılmasını biliyordu.

İnsan hayatının her anında yamacında duran adamı özler miydi?

Özlüyordu. Umut'u her gördüğümde özlüyordum. Göz kapaklarımın bir misali kapatıp, uyku ve uyanıklık arasında ki o ince çizgi de sallanırken bile varlığını hissetmek için ona tutunuyor, buna rağmen onu özlüyordu her iliğim. 

Umut, benim şah damarlarımın hayata tutunma sebebiydi. Kelimeleri kifayetsiz kılan bir etkene sahip bir adamdı. 

Hayatını avuçlarımın arasında tuttuğunu bana fısıldarken bakışları öylece içime işlemişti ki, içime çektiğim her nefes ciğerlerimi yakıyordu. Kahverengi hareleri koyu bir renge bürünmüş yüzümde geziniyor iken, benim harelerim onun yüzünü ezberlemeyi kendine borç bilmişti. Ezbere bildiğim her dokusunu bir kez daha ezberliyor, ona her seferinde bir kez daha aşık oluyordu, içimde bulunan küçük kız. 

"Ah küçük kız," dedi gülerek. 

İçime çektiğim nefes bir an nefes borumda takılı kaldı. Kan pompalamak için var olan organ, tekledi. Kalbimin her santimetresi kelebek olup uçmayı bildi. Kelebekler bir günün ardından öleceğini bilmeden uçarak kendini özgürlüğe bıraktılar.

UNUTMA BENİWhere stories live. Discover now