Adım 13

492 37 17
                                    

Hayat, her defasında "gerçeklere dön" çağrısı yapmak zorunda mıydı ona karşı? Sırtını dikleştirip dağılmış yatakta oturur pozisyona geçti. En azından artık hislerinden haberdar olan biriydi Sehun, bununla avunabilirdi. Elleriyle gözlerini ovaladı, içindeki olumsuz düşünceleri görmezden gelmeye çalışırken fark etti balkon kapısında sallanmakta olan perdeyi. Yoksa? Düşünmeden ayaklanıp balkona yöneldi, kapı eşiğine gelince fark etti dalgınca kahvesini yudumlayan sarışını.

Sırtını yasladığı yerden destek almasına rağmen çökmüş omuzlarıyla bütün dünyanın yükünü taşıyormuş gibi görünüyordu. Jongin sevdiği adamdan yayılan negatif enerjiye nasıl tepki vereceğini bilmediğinden, bir süre yaslandığı kapının orada dikilip izlemeyi tercih etti.

Dün, bir olduğu adamı daha fazla yalnız bırakmaya gönlü el vermediğinden kendisini fark etmemesini umursamayıp yaklaştı. Yere çöküp dizlerine başını yasladı.

"Neyin var Sehun, neden bu kadar dalgınsın?"

Jongin sabırsızlıkla duymak istediği sesi beklerken kulağına şen kahkahalar ve öpüşme sesleri doldu. Sehun yine eski Sehun'du. Elindeki kahvesiyle oturmuş Kris ve sevgilisini dinliyor, hayatla bağlarını koparmış, yaşayamadığı aşka duyduğu özlemi gideriyordu.

Jongin ilk kez bu kadar derinden hissetti yüreğinin ayaklar altına alındığını. İlk kez Sehun'un ellerine bıraktığı kalbinin acımasızca sıkılarak parçalara ayrıldığını gördü. Sehun acımasızdı, ona ne git diyordu ne de kalbini veriyordu. Geldiğini bile fark etmeyen adamın gözyaşlarını görmeyeceğinden emin, odaya geri dönüp hazırlandı. Gidecekti, artık hem Sehun'dan hem de her zerresiyle acısının sindiği Seul'den gitme zamanı gelmişti.

Odadan peş peşe ama sessizce çıktı ikili. Sehun arkasından takip ettiği adamda bıraktığı tahribattan bihaber ve bir parça da umursamadan onu izledi. Açılan asansöre girdiklerinde Jongin bir köşeye geçip sağ eliyle sol dirseğine tutunurken Sehun huysuzca lobi tuşuna bastı. Kulağında hala, dün gece defalarca hırsla sevişmesine neden olan, Kris'in inlemeleri ve sabahki kahkahaları çınlarken önünde beliren çiftle yerinden sıçradı.

Kris ve kolunda durmadan konuşan o adama kısa bir süre bakıp arkaya, kendisi gibi görünmez olan Jongin'in yanına geçti. Asansörde sadece neşeyle konuşan Yixing'in sesi yankılanıyordu. Oysa diğerlerinin duydukları tek ses; iç hesaplaşma yapan kendi sesleriydi.

Jongin elleri titreyen sarışını görünce istem dışı bir hareketle ellerini birleştirdi, kendisine bakan Sehun'a gülümsedi. Asansörün katta olduğunu bildiren sesiyle başlarını önlerine çevirdikleriyle Kris ile göz göze geldiler. Her zaman ki o küçümseyici gülüşüyle Sehun son kalan iplerini de kopardı. Jongin'in hayata tutunurmuşçasına ona bağlandığını umursamadı, Kris'in yanındaki adama güneşiymiş gibi taptığını hiçe saydı ve tam aralarından uzattığı eliyle Kris'i kendisine çevirdi.

Ani tepkiyle ayrılan ikili şaşkınca arkalarına döndüğünde, Jongin geride kalmış, bütün gözler Sehun'un üzerinde toplanmıştı.

"Özür dilerim Kris, sandığın gibi değil. Ben ve o... Biz sadece arkadaşız, inan bana senden başkasına o gözle bakamam. Lütfen buna bir son ver, bana geri dön Kris. Sensizliğe daha fazla tahammül edemiyorum, ben... Ben, kendim olmayan biri gibi davranıyorum günlerdir, haftalardır. Daha fazla yok etme beni Kris, eski günlerimizin hatrına geri dön, olmaz mı?"

Köşe Kapmaca ( Krishun-Kray- Sekai)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz