Pae-a-neder.

770 84 13
                                    

Kitap okuyordum ve aniden bölüm güncelleme isteği doldu içime.
Okunma sayısı gittikçe düşüyor ve açıkçası bu beni biraz endişelendiriyor. Hikaye kötüye mi gidiyor yani?
Her neyse finale bu sefer gerçekten birkaç bölüm kaldı, kendinizi hazırlayın!!! ^^ iyi okumalar, seviliyorsunuz ^^ <3

" Senin ne işin var burada? "

Kralın hiddetli sesi yemek odasında yankılandığında sarayda akşam yemeği vaktiydi. Kai irkilse bile bunu ustalıkla gizleyerek çatalını sakince bırakıp ayağa kalktı. Kralın bugün geleceğini bilmelerine rağmen biraz ani olmuştu, Sehun ve Jongdae de yemeği bırakmıştı.

" İyi akşamlar Kim Sung Woo. Sizi kendimle tanıştırayım. " dedi Kai. Birkaç gün içinde sırf bu an için özgüven toplamıştı.
" Ben Kim Jongin. "
Kai buraya ilk geldiği zamanda kendini krala tanıtırken hissettiği duyguları hatırladı. Ben Rohan'a bağlı tarım köyünden Kai. O zamanlar Kim Jongin olduğunu bilmiyordu. Eğer bilseydi de nelerin değişeceğinden emin değildi. Kendisini tanıttığında Kral Kim'in yüz ifadesindeki değişiklikleri o anın heyecanıyla farketmemiş olabilirdi. Aynı adrenalin vücuduna yayılırken bu seferki heyecanı daha farklıydı. Bu sefer Kral Kim üstün olan taraf değildi.

Kral'ın çenesi kasılmıştı ve kaşlarını çatmaya ara vermemişti. Esmer olan kendini tanıttıktan sonra bir süre odadan hiçbir ses çıkmadı. Daha sonra yaşlı adam masaya biraz daha yaklaşıp gözlerini Jongdae'ye kilitledi. Neler döndüğünü anlayabiliyordu. Jongdae üzerindeki soğuk bakışlardan biraz ürkse de babasına karşı gelmeye alışıktı. Sadece bu sefer olayın boyutu çok daha büyüktü.

" Hain! " Kral dişlerini sıkıyordu. " Babana ihanet ettin, soyuna ve kendi tahtına ihanet ettin! "
Jongdae için bu ağır olmuştu. Boğazına takılan şey için yutkundu, yine de ağrıyı hala hissediyordu.

" Ben hain değilim. O taht zaten bizim değildi. " Jongdae kendini savunmak için ayağa kalktı. Bunları söylemesinin ne önemi vardı ki babasının geri adım atmayacağını biliyordu. Hayal kırıklığıyla başı öne düştü Prensin. Bundan öncesi için hiçbir zaman onun istediği evlat olamamıştı, sonrası için de olamazdı.

" Muhafızlar! " diye kükredi kral. Yüzü sinirden kırmızının koyu bir tonuna bulanmıştı. " Yakalayın bunları! "

Kai'nin yüzünde alaycı bir gülümseme yer aldığında Kral Kim daha ne kadar sinirlenebileceğini bilmiyordu. Odanın dışından sırayla ve eşit aralıklarla içeri giren yaklaşık 10 muhafız Kral Kim ve arkasındaki iki korumayı kuşattı.

" Neler oluyor!? Size onları yakalamanızı emrettim! " Kral ileri doğru atılıp Kai'ye saldırdığında muhafız engeline takıldı. Biraz çırpındıktan sonra vazgeçti bundan.
Kini ve kibiri onu batıracaktı bugün.

" Halk senin gerçekten 'O' olduğuna inanmayacak, bunu asla kanıtlayamazsın. "
Suratındaki kendinden emin gülümseme oğlunun sesiyle tamamen dağıldı sonra.
" Odandaki yazmaları buldum. "

Jongdae şimdiki cılız sesiyle bile kendini duyurmuştu. Odada Kralın hırsla alıp verdiği nefesler dışında başka bir ses yoktu. Kral hayatındaki en büyük hataymış gibi baktı Jongdae'ye. Gözleri dolmuştu ancak sinirden olduğu kasılmış çene hatlarından belliydi. Jongdae doğru olanı yaptığını biliyordu. Yine de babasının ona baktığını hissettiğinde gözlerini kaçırmıştı.

" Buraya kadar Kim Sung Woo. " dedi Kai. Ailesini huzura kavuşturmak istiyordu artık.
" Bundan sonra seni kurtaracak hiçbir şey yok. Ne senin engin hırsın ne de yandaşların... Günahların için dua et. "
Kral Kim delirmek üzereydi, bunca yıldan sonra ilk kez çaresiz hissediyordu. Yıllardır biriktirdiklerini kaybetmişti şimdi. En önemlisi de oğlunu. Ancak yaşlı adam için bu çok önemli değildi. Kai'nin işaretiyle muhafızlar üç adamı da odadan çıkarırken Kim Sung Woo nefret dolu gözlerini Jongdae'nin üzerine dikmişti. " Hain bir evlatsın sen, hainsin. Bana ihanet ettin. " tekrar tekrar aynı cümleleri söylerken odadan uzaklaştıkça sessizlik oluşmaya başladı.

|KYRE|✓Where stories live. Discover now