Pae-ar-odog.

759 86 56
                                    

Uzun süren yolculuklarına çöl benzeri bir alanda ara vermişlerdi. Pinku ve Kai'nin siyah atı bu süreçte çok zayıflamıştı. Çünkü onlar için yiyecek bir şeyler bulmak artık zor oluyordu. Bu yüzden verdikleri molaların arası kısalmıştı. Böylece seyahat süreleri de uzamıştı.

" Sen de çok zayıfladın. " Sehun, Kai'nin pantolonunun belinden tutup çekerek bolluğunu gösterdi. Alt dudağını sarkıtırken
diğerinin vücudunda baştan sona gözlerini gezdirdi. Yanakları biraz daha çökmüş ve elmacık kemikleri daha çok belirginleşmişti. Sehun Kai'yi sürekli Pinkuya benzettiği için içinden gelen gülme isteğini bastırdı.( ne kadar da at 1 Kai )

" Sen ise zaten zayıftın. " Kai de yarım bir gülüşle elfin bedenini süzdüğünde Sehun kendini çıplak kalmış gibi hissetmişti. Bundan etkilendiğini belli etmemek için omzunu silkti. " Muhteşem elf genlerim.. "
Sehun Baekhyun'un tonlamasına dikkat ederek taklit ettiğinde Kai gülerek ona eşlik etti.

" Onları özledim. "
Kısa bir kahkaha maratonunun ardından Kai eski ifadesiz yüzüne dönmüştü. Ve Sehun'un istemediği bir şeydi bu. Sığınakta geçirdikleri geceden sonra değişen tek şey Kai'nin daima asık yüzlü bir insan olmamasıydı. Arada bir Sehun'a katılıyor ama çoğu zaman onu görmezden geliyordu. Her şeye rağmen Sehun hala pes etmemişti. Onun kendisine tamamen açılmasını bekliyordu zamanla.

Kai'nin bu dengesiz halinin tek bir açıklaması vardı ona göre. Kendini sınırlıyordu. Eğer Sehun ile birlikte gülüp mutlu oluyorsa ardından aklında çakılı olan düşünceyi hatırlayarak anında buna son veriyordu. Ve Sehun'un takıldığı, merak ettiği nokta o anda düşündüğü şeyin ne olduğuydu.

" Ben de. "
Sehun bundan sonraki şeylere cevap vermeyeceğini bildiği için konuşmamayı tercih etti. Bunun yerine atın heybesinde sarılı olan lembas* ve suyu çıkarıp yere bıraktı. Büyük mataradaki suyu önceki mola yerlerindeki çok eski bir kuyudan doldurmuşlardı. Kuyu öyle eskiydi ki ip çürüdüğü için ucuna bağlı olan delik kova kuyunun içine düşmüştü. Kai yanındaki yedek kıyafeti parçalayarak mataraya bağlayıp kuyunun dibindeki az miktarda suya ulaşmıştı. Sehun bıçağıyla elindeki odun parçasını şekillendiren Kai'ye baktı. Üzerinde Sehun'un kıyafetlerinden biri vardı ve bunu gördükçe elf mutlu oluyordu.

*elf ekmeği. Bi yiyon bida acıkmıyon asdf

Kai, elindeki küçük odun parçasını ve bıçağı cebine atıp Sehun'a döndü. Açık gri saçları çok uzamıştı, hafif esen rüzgarda dağılıyordu. Yanına yaklaşırken elf gözlerini hiç ayırmadan Kai'yi takip etti. Esmer olan ona gereğinden fazla yaklaştığında Sehun'un yere bıraktığı matarayı alıp su içti ve daha sonra diğerine uzattı.

Elf, önce mataraya ardından insana baktığında hayal kırıklığını ister istemez gözlerine yansıtmıştı. Ona geleceğini zannediyordu, eski püskü, ucuz, plastik bir mataraya değil. Kai'nin eli hala havada beklerken Sehun alıp almamak konusunda kararsız kalmıştı. Alması için biraz daha uzattı ama yine elf hiçbir hareket göstermemişti.

" Beni endişelendiriyorsun. " Sehun daha fazla dayanamayıp bugün, burada, buna bir son vermeye kararlı bir şekilde yine o aynı ilk adımı atmıştı. " Neden anlatmayı denemiyorsun? Tutarsız davranıyorsun ve kafamı karıştırıyorsun. "

Kai yavaşça elini indirip karşısındaki bedenin yüzüne bakmayı sürdürdü, konuşmuyordu.
" Madem benimle konuşmayacaksın neden hala elf dili çalışıyorsun? "

Sehun kendince haklıydı. Geçen günlerde elindeki lisan kitabının son sayfalarında olduğunu görmüştü. Artık bu dilde iyi olmalıydı. En azından derdini anlatacak kadar... ve Kai'nin çoktan bu düzeyi geçtiğini biliyordu. Ona bazen kelime oyunlarından oluşan espriler bile yapıyordu ancak aklına takılan şeyi anlatamıyor muydu? Sehun'un anlamadığı şey buydu. Chanyeol, tüm olumsuzlukları tek başına atlatmaya çalıştığında anneleri bunun gereksiz bir grev olduğunu söylemişti. Hüzün, elferin ölümsüzlüğünü sonlandırabilecek seviyedeyken bile bir insanda kim bilir ne tür tahribatlara neden oluyordu. Sehun bunu düşündükçe Kai için endişeleniyordu günlerdir.

|KYRE|✓Where stories live. Discover now